İslam dünyası terör musibetiyle yaşamaya devam ediyor. İslam ile terörü bir arada düşünmek istemeyen Müslümanlar terör ve teröristleri başkalarıyla izah etmek istiyorlar. Gerçekçi olmayan bu tarz izahların kabul edinilebilir yanı yoktur. Müslümanların vahşet ve terörle tanışmalarının tarihi, İslam’ın gönderiliş tarihiyle yaşıttır.
Zamanımızı izah edecek olursak, tekfircilik adına yapılan terör faaliyetleri, hiçbir din ya da dinsizlik adına, İslam adına yapıldığı gibi yapılmamaktadır. Tekfircilerin ortaya koyduğu terör faaliyetleri tüm insani ilkeler çiğnenerek en vahşi bir şekilde yapılmaktadır. Irakta, Suriye’de, Pakistan’da vs yapılan terör faaliyetlerini yapan anlayış aynı yorum ve inanma biçiminde olan tekfirci yaklaşımlardan gelmektedir.
İslam dünyasını kana bulayan bu tekfirci terör eylemlerini yapanlar Sünni dünyanın evlatlarıdır. Işıd, Nursa, Boko Haram, Ensarüşşeria vs. bunların hepsi tekfirci, terörist ve Sünni dünyanın çocuklarıdır. Sünni dünyanın âlim ve aydınları bunun nedenlerini izah etmeleri gerekiyor. Ülkemizde olduğu gibi İslamcılık adına tekfirci teröristleri mahkûm etme yerine, bu terörü temize çıkaracak izahların kabul edilebilir bir tarafı yoktur. Efendim neden Müslümanlar terörist oluyor diyerek mazeretler oluşturmaya çalışmak İslami ve insani olamaz.
Genelde Sünni dünyanın âlim ve aydın olarak görülenleri, bu vahşi terörün Şii dünyaya yönelik faaliyetlerinden dolayı bu insanlık dışı terörü gereği gibi mahkûm etmediler. Çoğu kez tekfirci terörü desteklediler. Şiilik konusundaki cehaletleri de ellerinden tuttuğu için sorumsuzca davrandılar.
Genelde Sünni dünyanın âlim, aydın ve hareketleri, "Suudi Amerika" ile aynı safta olmanın refleksiyle muhalif gördükleri topluluklara terörü layık görme, ya da bu konuda sessiz kalmayı yeğlediler. Elbetteki Sünni dünyada erdemli, haysiyetli, İslami duruş sergileyen âlimler ve aydınlar olmadı değil. Maalesef ki tekfirciliğe ve tekfircilikten kaynaklanan teröre ses çıkaranlar özellikle ülkemizde çok az kişiyle sınırlı kalabilmiştir. Tekfirci teröristlerin Sünni dünyanın evlatları olmasına karşın, bu dünyadan yeteri tepki görülmemesi Sünniliğin geleceği açısından da bir felakete işaret etmektedir. Sünni mektebin sorumlu âlim ve aydınları, terörist olmuş evlatlarına karşı sorumluluk diliyle konuşmaları ve görüş belirtmeleri gerekiyor.
Ülkemizde olduğu gibi tekfirci terörü mahkûm etme ve bu terörden kurtulma yönünde görüş belirtme yerine, direniş cephesine ve İslam inkılâbına düşmanlıkta İsrail’le yarışmanın İslamla da, sorumlulukla da alakası yoktur. Düşmanlık yaparak ancak İslam düşmanlarına yaklaşmış olacaksınız. İslam inkılâbı, Lübnan Hizbullah’ını işin içinde düşünmede İsrail’le mücadele olamayacağı için dostluğa mahkûm olacaksınız. Düşmanlığınız sizleri "Suudi Amerika" ve İsrail dostluğuna götürmektedir.
Şia dünyası ve direniş ekseni çok büyük bedeller ödeyerek tekfirci terör ve onların destekçilerine karşı mücadelesini verdi ve vermektedir. Tekfirci terör ve destekçileri Şii dünyasına zarar verseler de başarılı olmadıkları ve olamayacakları ortaya çıkmaktadır. Çünkü Şii dünyasında tekfirci hareketlere karşı koyacak güçler vardır. Bu güçler, bu aşamada bu tehlike karşısında fiili varlık göstermektedir. Şi dünya fiili olarak tekfirci terörle mücadele ettiği gibi fikri olarak ta mücadele etmektedir. Terörü besleyen dini inançların (selefilik,vahhabilik) etkisinde kalması gibi bir sorunu da yoktur.
Sünni dünya tarihinin en büyük tehdit ve tehlikesiyle yüz yüzedir. Bu tehlike asla dıştan gelmemektedir. islam düşmanları ve onlarla birlikte hareket edenler, Sünni dünyanın uyanmaması için tehlikenin dışarıdan olduğunu anlatmaya çalışmaktalar. Tekfirci teröristlerin Sünni dünyanın çocukları olmaları, Sünnilik için çok büyük tehlikedir. Bu durum Suniliği tekfirci terörle bir arada anmaya, ifade etmeye götürmektedir. Kimse diyemez ki IŞİD Şii kızgın geçlerdir. Sünni dünya ya bu tekfirci terör ve dini dayanaklarına karşı savaş açacak ya da daha birçok evladını da tekfirciliğe kaptıracaktır.
Geleneksel Sünni dünya tekfirci anlayışlarla teorik olarak mücadelede başarılı olamıyor. Tekfirciler, fikren Sünni dünyada geleneksel âlimlere oranla daha etkili olmaktadır. Bu sorunu nasıl aşacakları, Sünni dünyadaki âlim ve aydınların önemli sorunlarındandır.
Sünni dünya, tekfirci terörle fiili olarak mücadelede çok zayıf durumdadır. Sünni dünya, tekfirci terörle mücadelede kendilerini ortaya koyacak gurup, hareket ve organizasyondan yoksundur. Mesela Libya’da IŞİD gibi tekfircilikle mücadele etmek çok zordur. Bir avantaj belki şu olabilir ki Irak’ta Suriye’de olduğu gibi Sünni toplumların yaşadığı bölgelerde evrensel istikbar bu terörü her tür silahla desteklemezler. Ama IŞİD gibi bir terör örgütünü Libya’da yok etmek için canlarını ortaya koyacak yapılardan Sünni dünya yoksundur.
Mısır devleti bu tehlikeyi gördüğü için Suriye konusunda "Suudi Amerika"dan farklı düşünmektedir. Amerikancı Sünni dünyanın devletleri, tekfirci terörü ikinci tehdit gördükleri için değil onunla mücadele bilakis ona destek vermekteler. Bu destekleriyle tekfirci teröre karşı hem fikren hem de fiili olarak mücadele imkânından şimdilik yoksun olan Sünni dünyanın geleceğini karartıyorlar. Tekfirci teröre karşı Sünni dünya gelecekte, Şiilerin yaşamadığı bölgelerde Şiilerin yardımına ihtiyaç duyacaktır.