Doksanlı yıllarda, sakal bırakma, fes takma, doksan dokuzluk tespih taşıma, cebinde misvak bulundurma, şalvar şeklinde geniş pantolon giyinme, esans sürme, elinde “sakal risalesi” kitabını bulundurma İslamcı camianın olmazsa olmazlarındandı.
Polis arama noktalarında bu emareleri taşıyan insanlar “dinci” veya “İslamcı” olduklarını gösteren delilerdi.
Cuma namazının sahih olmayacağına inanmalarına rağmen, sırf cuma çıkışı sonrası Siyonist ve emperyalist ülkeleri temsil eden bayrakları yakmak, yüksek ses tonuyla “kahrolsun İsrail”, “kahrolsun Amerika” sloganlarını atmak ve rahatlamak için cuma günü gider, cuma namazı niyeti yerine iki rekat sünnete niyet ederlerdi.
Hemen hemen ülkenin her şehrindeki merkezi camilerde cuma çıkışı sonrası “kahrolsun Amerika”, “kahrolsun İsrail” sloganlarını atıp, “Allah u ekber” nidaları ile eylem yapmak göze çarpan en önemli icraatlardı.
Gündem ne olursa olsun Filistin'i o gündemin orta yerine oturtup, unutturulmaması yönünde basın açıklaması yaparlardı.
Akit ve Yeni Şafak gibi "İslamcı" görüne gazeteler boy boy Filistin ve Lübnanlı direnişçilerin posterlerini ve onları temsil eden bayrakları kuponsuz olarak okuyucularına hediye ederlerdi. İmanın şartlarından bahsederlerken imanın şartlarından Amerika ve İsrail'e düşman olmayı ayrı görmezlerdi. Ne pahasına olursa olsun İsrail ve Amerika'yı düşman ilan etme gereğini duyarlardı. Amerika ve İsrail'e karşı dik durmayı, boyun eğmemeyi, itaat etmemeyi, lanet okumayı, oyunlarına gelmemeyi Müslüman olmanın gereği sayarlardı. Dünyanın herhangi bir yerinde zulüm üzere bir olay vuku bulsa, bu zulmü Amerika ve İsrail'den bilirlerdi. İlk işleri de sabırsızlıkla cuma gününü bekleyip, cuma çıkışı Amerika ve İsrail'i lanetleyen eylemler yapmak olurdu. Hatta öyle ki, bazen bir yerde deprem olsa; Amerika veya İsrail'in bu işte bir parmağının veya dahlinin olup olmadığı yönünde saatlerce kafa yorar ve mütalaa ederlerdi. Bazen bir yataktan düşen, bazen bir trafik kazasında hayatını kaybeden, bazen ansızın kalp krizi sonucu vefat eden bir İslamcının arkasından, "kesinlikle bu işin içinde CIA veya Mossad var" derlerdi.
Amerika veya İsrail'den üst seviye biri ülkeye gelince, o zamanın iktidarlarına karşı gür bir sesle, “Siyonist katilleri ülkemizde istemiyoruz”, “ülkeden def olup gidin”, “katil Siyonistler” diye tepkiler verip sokaklara inerlerdi.
Amerika ve İsrail'in büyükelçiliklerine siyah çelenk bırakıp tekbirler getirirlerdi. Hatta bazen hızlarını alamayıp, yumurta ve pet şişelerini atarlardı.
Emperyalist ve Siyonistleri tüm kötülüklerin, vahşetlerin, çirkinliklerin, çirkefliklerin, zulümlerin, ahlaksızlıkların, faili meçhullerin, fitne ve bozgunculuğun aktörü ve başı olarak ilan ederlerdi. Siyonistleri işgalci ve yok edilmesi gereken bir terörist olarak görürlerdi.
Bırakın bir Müslümanın “Amerikancı Müslüman” oluşunu;
hem demokrat, hem Müslüman,
hem laik, hem Müslüman,
hem milliyetçi, hem Müslüman,
hem emperyalist, hem Müslüman,
hem devletçi, hem Müslüman... olunamayacağı ile ilgili yüzlerce makale yazar ve konferanslar düzenlerlerdi.
Zalime desteği zalimlikle, fasığa desteği fasıklıkla, Amerika'ya desteği Amerikancılıkla, İsrail'e desteği İsrail taraftarlığının ötesinde kâfirlikle suçlayıp derhal ölüm fetvasını yayınlarlardı.
İsrail'in ürünlerini alanları İsrail'e dost, Filistin ve İslam ümmetine ihanet eden hainler olarak görürlerdi.
İktidara mensup bireylerin Amerika ve İsrail seyahatlerini günlerce gazete ve televizyonlarında yayınlayıp İsrail ve Amerika kölesi olmuş iktidar olarak halka sunarlardı.
İsrail ile ticaret yapmayı kesinlikle haram sayarlardı.
İsrail ve Amerika ile iyi ilişkiler içine girmeyi düşünen siyasi partilere bırak oy vermeyi onlara muhabbet duyanları bile kâfirlikle itham ederlerdi. Üniversitelerde başı örtülü olarak okuyan kızları ikna odalarına alan ve saatlerce ikna etmeye çalışan Kemalist ve laik yöneticileri İsrail ve Amerika'nın maaşlı işbirlikçisi olarak görürlerdi.
HAMAS'ın İsrail'e attığı bir füzeyi tekbirler eşliğinde kutlarlardı. Gazze'ye uygulanan ambargoyu her oturumda muhakkak dile getirirlerdi.
***
Peki, İslamcılar ve İslam açısından ne değişti de bugün; cuma namazı sonrası İsrail'e olan öfke son buldu?
Ne oldu da, Amerika ve İsrail bayrakları yakılmaz oldu?
Ne oldu da, emperyalist ve Siyonistlere muhabbet artışı oldu?
Ne oldu da, tüm kötülüklerin sebebi olan Amerika ve İsrail'in yerine İran ve Hizbullah oturtuldu?
Ne oldu da, İsrail'e füze atanlar hain oldu?
Ne oldu da, meclise davet edilen Siyonistler ayakta alkışlandı?
Ne oldu da, İsrail ile ticaret zirveye ulaştı?
Ne oldu da, İsrail ve Amerika'ya ihtiyaç hasıl oldu?
Ne oldu da, İsrail dost ve müttefik ilan edilen oldu?
Ne oldu da, Filistin ablukası erzak davasına indirgenmiş oldu?
Ne oldu da, Mossad ve CIA'nın yerine Şia tehdit oldu?
Ne oldu da, daha kaç gün önce aslında kendisinin söylemek istediğini güya “Gazzeli biri söylemiş” mizanseniyle; “Gazze'deki dostlarla konuşuyorum, “içimizde hainler var, kasten İsrail'e füze atıp onları üzerimize çekenler var” deyip bilinç altında İsrail'in işgalci olmadığını ve füze atan Gazzelileri hain ilan etme isteğini ümmete yutturmaya çalışanlar hale geldiniz?
Ne oldu da, başörtüsü için ikna odalarına karşı dururken, şimdi HAMAS'ı silahsızlandırmaya ikna çalışmalarını destekleyen oldunuz?
Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır ki;
hem laik hem Müslüman olunamıyorken,
şimdi hem Siyonist hem Müslüman olunabilir moduna geçtiniz?
Ya siz o zamanlar da gerçek ve samimi bir Müslüman değil, gizli birer Siyonist idiniz, ya da o gün Müslüman bu gün hem Siyonist hem Müslüman olabilme ilmini(!) tahsil eden birer "Siyonist Müslüman" üst kademesine ulaştınız.