15 Temmuz gecesiyle başlayan süreç ve akabinde Cumhurbaşkanının halkı sokağa çağırması sonucu milyonlarca insanın ihtiyar genç kadın erkek çocuk fark etmeksizin, kimisi kurşunlara hedef olup rahmete, kimisi belki ömür boyu kalacağı sakatlanmaya, kimi varı yoğu olan aracını tankın önüne, kimi bedenini tankın altına, kimi kamyonunu tehlikenin gelebileceğine inandığı askeri tesislerin nizamiye girişine park etmeye, kimi sosyal medya aracılığıyla halkı sokağa, kimi mesaj yoluyla insanları toplanmaya, kimi toplanan kalabalık insan topluluğuna su, çay, çorba dağıtmaya, kimi camilerde ezan ve sala okumaya, kimi toplanmış kalabalığa Kuran'dan süre okumaya, kimi üzerine bayrak sarmaya, kimileri araçlarla sabahlara kadar konvoy halinde korna çalmaya, kimi halka tekbir getirtmeye, kimi gündüzleri çalışıp geceleri meydanlarda sabahlamaya, kimi demokrasi nöbeti tutmaya… yönlen halk...
Tâbi bu kitlenin içinde daha doğrusu ilk saflarda kameralar karşısında şakşakçılık yapan, vali evleri karşısında selfi çeken, topluluğun huzurunda canlı ezan okuyan, oturduğu koltuğu kaybetmek istemeyen ve altları ıslak zamanında maklube yiyenler hariç o meydanlara inen halkın samimiyetine diyecek bir şey yok.
O halkı oraya toplayan, canını vermeye razı eden, bedenlerini tanklara siper edip tankların altına yatan, göğsünü kurşunlara hedef edip ölen onca insanın hedefi amacı ve nedenleri ne idi?
Asıl önemli olan konu bu.
Hepimizin/hepinizin az çok tahmin ettiği amaç hedef ve neden, seçimde yüzde elli ile iktidara gelen siyasi bir partinin meşru olmayan yol ve yöntemlerle ordunun içinde yuvalanmış NATO'cu kuklacıların ülke yönetimine el koyma girişimine karşı bir duruş ortaya koyma durumundan ibaretti.
Seçimle iş başına gelen hükümetin seçimle gitmesi gerektiği düşüncesinden kaynaklı bir tutumdu.
Bu sürece Amerika'nın destek verdiği NATO destekli ılımlı İslamcı projesi mimarı FETO'nun kuklacı subay ve astsubayların İncirlik'ten uçak kaldırtıp halkına ihanet edenlerin, kurşun sıkanların vahşi kalkışması olarak okudular ve bu konuda iktidarın yetkili isimlerinden tutun da avam tabakasına kadar herkesin fikir birliği içinde olduğuna şahit olduk.
Amerikan destekli Fetullah eliyle organize edilen bu girişim sonrası ölen ikiyuz küsür vatandaş için, ülkeyi bir anda ayağa kaldıran, meydanları dolduran, dış güçlere karşı yek vucud olan, ülkenin geleceğini düşünen, vatanperver olan, vatana, millete, bayrağa sahip çıkanlar oldunuz. Geceleri ülkeyi şenlik alanlarına çevirdiniz. Her fırsatta insani ve İslami kimliğinizi öne çıkardınız. Tamam, sizin bu haklı mücadelenize diyecek bir şey yok, yalnız...
Sizler nasıl bir adalete, erdeme, insanlığa, İslam'a ve ferasete sahipsiniz ki; kendinize yapılmasını istemediğiniz bir şeyin, Suriye ye yapılmasını istediniz.
Yüzde elli oy almış iktidarın devrilmesine karşı çıkıp, iktidarı ve milleti sahiplenirken; yüzde doksan oy almış Esad'ı devirmeye çalışıyorsunuz.
İkiyüz küsur insanımızın ölmesine gözyaşı döker ve ağıtlar yakarken; Suriye'de öldürülen beşyüz bin insanın ölümüne sebep olan ortamın, halen devamını istiyorsunuz.
Ülkemizde yıkılan kaç bina yol ve Köprüye tahammül edemezken; Suriye'nin komple yıkılmasını ve yerle bir edilmesine tahammül ediyorsunuz.
12 yıl geceli gündüzlü beraber olduğunuz cemaati tanımamışken; nasıl oldu da Esad'ın künyesini sülalesini tanıyan oluverdiniz?
FETO sayesinde Türkiye'deki ılımlı İslamcılara lanet okurken; Suriye'de ki ılımlıları bırak baş kesen radikal “Siyonistlere” alkış tutuyorsunuz.
Otuz yıldır Amerika ve İsrail'in Türkiye'deki ılımlı İslamcılarının Ankara ve İstanbul'a uçaklarla saldırısına şahit oluyorken; dünyadaki Amerika ve İsrail Menşeli radikallerin Suriye'de neler yaptıklarını düşünmüyorsunuz
Ülkeyi yağmurdan korumak için şemsiye olurken; Suriye'yi dolu vurmasından rahatsız olmuyorsunuz.
Ülkemizde cemaattarafından kandırıldığınızı kabul ederken; Suriye'de Amerika ve İsrail'e neden itimat ediyorsunuz?
Bu süreci Amerika, İsrail, Suud ve NATO'nun yaptığını görmenize rağmen; neden halen İran ile ilgili yalan ve provokasyon içerikli haberler yapıyorsunuz?
FETO'nun doğduğu evi umumi wc yapıp, FETO'nun kuklasını meydanlarda ateşe verirken; ne hikmetse protesto ettiğiniz o FETO'nun Amerika'ın adamı olduğuna inanmanıza rağmen o Amerika'nın konsolosluklarının yanından bile geçmediniz, geçmiyorsunuz.
Seçilmiş hükümete karşı harekete geçen ve elemanları yüzde yüz Türk vatandaşlarından oluşan yapıyı vatan haini ve millet düşmanı görürken; Esad'ı devirmeye çalışan ve elemanların yüzde doksanı ithal olan çeteleri direnişçi ve muhalifler olarak görmekten geri durmuyorsunuz.
Ülkemizde sivil halka kurşun sıkanları cuntacı görürken; Suriye'de okul, hastane, çarşı, pazar yerlerini canlı bomba ve füzelerle vuranları mücahit görüyorsunuz.
Ülkemizde insan katleden darbecileri katil görürken; daha kaç gün önce Suriye'de 12 yaşındaki Filistinli çocuğu Esad taraftarı diye kör bıçakla tavuk keser gibi kesen alçak namussuz ve haysiyetsizleri devrimci olarak görüyorsunuz.
Ülkeye darbe yapmaya çalışan yapının lideri FETO'yu Amerika'dan iade edilmesini isterken; Irak'ı kan gölüne çeviren Tarık Haşimi'yi ülkesinde işlediği suçlar mahkeme kararlarıyla sabitken, çeteler üzerinden istediği operasyonu yapabilsin diye kendi himayeniz altında tutuyor ve iade de etmiyorsunuz.
Burada halkı demokrasiye sahip çıkmaya davet ederken; Suriye'de insanları tekfirci şeriat anlayışına sahip çıkmaya davet ediyorsunuz.
Velhasıl burada darbeye karşı olanlar Suriye'de darbeye destek oluyorsa; Amerika, İsrail ve NATO'nun, FETO isminde olmayan başka bir isme sahip kuklalarıdır.
Müslümansanız, eğer ki Müslüman olduğunuzu söylüyorsanız...
Kendinize istediğiniz şeyleri kardeşlerinize de istemeniz gerekir. Zira, “Sizden biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz.” diyor Peygamber. (s.a.a.)