Çinli bilgeler beddua edecekleri zaman “İlginç bir çağda yaşayasın!” derlermiş. Söz konusu ilginç çağ bugün olsa gerek diye düşünüyorum. İnsanlarıyla, ilişkileriyle, düzeniyle –düzensizliğiyle- tersyüz değer algılayışlarıyla ilginç bir çağdayız.
İlginç bir çağın ilginç dünyasında ve ilginç bir ülkesinde yaşıyoruz aynı zamanda. Gündemin zaman sınırlarını zorlayacak derecede hızlı aktığı ve değiştiği, olayların birinin ne olduğu anlaşılmadan daha büyük bir olayın yaşandığı ve hiçbir şeyin konuşulamadığı, anlamlandırılamadığı, anlamaya fırsatın bulunamadığı bir ülkedeyiz.
Ülkenin on yılında koalisyon ortaklığı yaparak hükümet eden güçlerin iktidar kavgasına tutuşmalarının ardından tarafların kirli ve ahlaksız ilişkileri adeta kusularak ortaya saçılıyor. Ortaklık bozulmadan birbirlerine toz kondurmayan, birbirlerine sütre olan taraflar iktidarı paylaşamayınca çekiştiriverdiler örtülerini üzerlerinden ve çırılçıplak ahlaksızlıkları gün yüzüne çıkıverdi. Varlığını İsrail ve Abd varlığına armağan eden uşak ile çiftlik sahibi vehmine kapılan kâhyanın kavgasından bahsediyorum.
Yaşanan ve gelinen süreci biliyoruz. Bu noktada dikkat çekmek istediğim konu insanların bu süreçte sergiledikleri tavır. 15 Temmuz darbe girişimi ilginç insanları bir kez daha açığa düşürdü. Bugün sahip oldukları konum ve imkânları dün uşaklara düzdükleri övgüler sayesinde elde edenler, uşaklar ile aynı tastan beslenenler, birbirlerine teşrifatçılık edenler, eleştirenleri birlikte taşlayanlar bugün sövgü yarışında en önde gidenler oldu. 15 Temmuz rüzgârı tersten esince aynı hızla pozisyon alıp en çok söven unvanı alma yarışına başladılar. Devlet kurumlarında, medyada, sanat camiasında, iş dünyasında kazandıklarını korumak adına sövgüde vize sınırlamasını kaldırdılar.
Bu davranışların altında yatan tek gerçeklik dünyalıklarını koruma telaşı. İşin tehlikeli tarafı da bu. Dün dünyalıklar için göklere çıkardıkları adama bugün yine dünyalıklar için sövgüde sınır tanımayan insanlar tehlikelidir. Yarın başkalarına da rahatlıkla sövebileceklerinin göstergesidir.
“Pirincin içindeki siyah taşlardan değil, beyaz taşlardan korkmalı.” der Japon atasözü. Bu tipler pirincin içindeki beyaz taşlardır işte. Buna itikadımızda “münafık” denir.
Bu ahlaksız güruh eski kapdaşlarını taşlarken eş zamanlı bilinçaltı kusmalarını da gerçekleştiriyorlar. Zihinlerinin altında yerleşik olan Şia düşmanlığını da fırsattan istifade kusuyorlar. Bir taşla birden çok hedef vuracaklar akıllarınca. Gülen takımının yöntem ve zihniyeti ile Şia arasında benzeşimler kurma yarışına girdiler. Bunların hemen hepsi aslında geçmişteki günahlarına örtü arayanlar. Ama yetmeyecek çabaları. Sarıldıkları örtüleri açıklarını kapatmaya yetmeyecek hiçbir zaman. Ormanda maliyeciden kaçan maymun misali tüm mal meydanda da fark edecek feraset nerde?
Şöyle bir bakın bakalım özdeşleştirmeye çalıştığınız Şia bölgelerinde bu uşakların kaç tane okul/kurumu var? Bir de dönüp toz kondurmadığınız itikadınıza sahip bölgelere bakın yakınınızdan başlayarak. Bu uşak hareketin sızamadığı tek yer İran. Sizin ise kılcal damarlarınıza dahi ulanmışlar. Bu durumun tek izahı var feraset!
Şia ve özellikle İran bunların kim olduklarını ve kime hizmet ettiklerini açık ve net bilen bunu yıllardır dillendiren kesimdir ve fırsat da tanımamıştır bunlara.
Sizlerin arşivleri “Fethullah Gülen Hocefendi Hazretleri” için yazılmış naatlar, mersiyeler, makaleler, kitaplar, akıtılmış gözyaşları ile doluyken çırpınmalarınız boşuna. İstediğiniz kadar çekiştirin örtüleriniz hep kısa kalacaktır. Çünkü açıklarınız çok fazla. Yol yakınken tövbe edin kendiniz için dua edin umulur ki affa uğrarsınız. Bulandığınız çamurları başkalarına bulaştırmaya çalışmayın ki kalan temizler eliyle kurtuluşa erme şansınız baki kalsın.
“Müslüman aynı delikten iki kez ısırılmaz” hadisinde vurgulanan Müslümanın basiret ve feraset sahibi olmasıdır. Aynaya bakın ve muhasebe yapın kaç kez ısırıldınız?
Unutmayın, yeryüzünde şeytana ve uşaklarına karşı en net duruşu Şialar göstermiştir ve buna aynen devam edeceklerinden şüphe de duymuyorlar!
Önce iğneyi kendinize, sonra çuvaldızı başkasına batırın der Anadolu feraseti. Ondan da nasipsiz kalmışsınız. Allah sizi affetsin!
Çinli bilgeler beddua edecekleri zaman “İlginç bir çağda yaşayasın!” derlermiş…