Hani anlatmaya çalışıp da bir türlü anlatamadığın dertlerinin hepsini bir fotoğraf karesinde veya bir cümleye sığdırılmış bir şarkı nakaratında denk gelirsiniz ya!
Hani bazı parça ve yorumların insanı alıp derinlere hem de sonu olmayan derinlere götürdüğü bir cümle var ya!
Hani insanın bam teline dokunan bir söze denk gelirsiniz ya!
Hani sevgini beyan etmede sıkıntı yaşadığınız birine hayatın önüne çıkarttığı bütün engelleri aşmanı ümit ve dileklerde bulunduğunuz duygu dolu anlar var ya!
Hani insanın seni böyle görmektense kör olmak isterdim dediği anlar olur ya!
Hani mesajına lebbeyk diyemediğin için sağır olmak isterdim dediğin anlar olur ya!
Hani insanın anlamadığı bir dilden çalınan bir türküyü akşamdan sabaha kadar dinleme isteğinin olduğu anlar vardır ya!
Veya o anlamadığı dilde ki şarkıyı tekrar tekrar dinlediği ruhi anlar olur ya!
Dünyanın kendisine zindan olduğu, nefes almakta zorlandığı anlar var ya!
Yüreğinin hançerlenmesine rağmen ağzından burnundan kanın dışarı fışkırmadığı anlar olur ya!
İsminin anılmasıyla kalbinin hızlı hızlı attığı, dilinin peltekleştiği anlara denk gelirsiniz ya!
Resmine denk geldiğinde el ve ayaklarının titrediği anlar olur ya!
Uykularının kaçtığı, gözlerinin kapıya odaklandığı geceler olur ya!
Ya da Sözlerin bittiği yer dediğin anlar olur ya!
Yanındaki ile yaşayıp kalbindeki ile ölmek istemeyi düşlediğin o nadir anlar var ya!
O yağmurda o karda senin acını paylaşmak isterdim orada olmak vardı dediği anlar!
Batsın bu dünya, yeter artık dediği anlar!
Bitsin bu çile bitsin bu ömür dediği anlar!
İnsanın içinin gittiği, organların iflas ettiği anlar!
Yanan ciğerinin kokusunu hissettiği anlar!
Artık yürek dayanmaz dediği anlar!
Dinlediğin duygusal bir parça ile seni yıllar öncesine değil asırlar öncesine götürdüğü fakat hangi his ve ne zaman dinlediğini unuttuğun anlar!
O şarkıyı dinlerken Allah'ım bu nasıl bir yorum ve ses, bu şarkı bu kadar mı duygusal okunur hissini yakaladığı anlar!
Yorgun düşünce ne yaptığını bilmeyip tek bildiği artık ölmek istiyorum duygusuna kapıldığı anlar!
İnsanın anlatamadığını anlatan bir türküye denk geldiği anlar!
Hiç uyanmak istemediğin bir rüyaya daldığı anlar!
Gözünü açtığında hepsinin bir hayal olduğunu anladığı anlar!
Evet, daha sayamadığımız o an, his ve o duygulara kapıldığın, sürüklendiğin anlar işte!
His, acı, özlem ve tutkuların ne dile gelmek ne de içerde kalmak istemediği bir anı yakaladığın anlar!
İste o anlar!
Yani Diyarbakır'da HDP il binası önünde toplanıp "çocuğumu istiyorum, çocuğumu geri verin bana" diyen annelerin eylemi,
O anları o hisleri ve duyguları barındıran ender anlardan bir anın büyük bir resmî ve görüntüsüdür.
Çeşitli nimetlere bezenmiş olan ve müminlerin içinde ebedî olarak kalacakları ahiret yurdu yani cennet ne kadar mutlak ise,
Bu şartlar altında çocuğumu istiyorum diyen ciğeri yanık annelerin evlatlarına kavuşması da o kadar mutlaktır kanaatimce.
Bu eylem kesinlikle yüreği yanan tüm annelerin yüreğine su serpecek nitelikte olmakla beraber haklı bir eylemdir aynı zamanda.
Zaten çoğu insanın dile getirmeye cesaret edemediği mağduriyetleri dile getirebilmenin, her çığlığa yetişmeye her mağdurun sesine ses katmaya çalışmanın direnmenin adı ANNE değil midir?!
Fakat çocuklarını PKK’ya kaptıran annelerin bu haklı eylemine,
Polisin müdahale etmemesi -etmemesi de gerek-
Yandaş medyanın gelişmeleri dakika dakika ana haberlere çıkarması -çıkarması da gerekir-
Gazetelerin manşet yapması -yapması da gerekir-
Köşe yazarları, sanatçı, akademisyen, bakan ve hatta din kisvesine bürünmüş şarlatanların ha bire bu eylemde boy gösterip ülkede ciğeri yanan diğer annelere kör kalması doğal olarak akıllara soru işaretlerini getirdi.
Yaşadığımız ülkede çocuklarını PKK’ya kaptıran annelerin dışında diğer yapı ve oluşumlara çocuklarını kaptıran annelerin sesine ses olmamaları veya görmezden gelmeleri bu haklı soru işaretini doğurduğu gibi sadece bu annelere ses olanların ikiyüzlülüğünü de ortaya çıkarmaktadır.
Kendi dar kalıplarını insanlığın ve ülkenin tek doğrusu imiş gibi tasavvur edip, insanlığa adaleti götürmekten bahsedip adaleti katleden ve bu haklı mücadelede anneleri kendi çıkarları doğrultusunda kullanan ve anneler arasında ayırım yapma adaletsizliğinde bulunmuşlardır.
Evet, gönül ve vicdan ehlî olan hiçbir mümin annelerin gözyaşı dökmesine ciğerlerinin yanmasına evlatlarından koparılmasına sevinemez.
Ama aynı zamanda evlatlarını PKK'ya kaptıran annelere ses verdiği gibi,
Fetö'ye
El-Nusra'ya
El-Kaide'ye
IŞİD'e
HTŞ'ye
Cemal Temizöz'e
Mahmut Yıldırım'a
Kenan Evren'e
Asit kuyularının kazıyıcılarına
Karanlık işkence odalarının patronlarına
Özel harp cellâtlarına
Zehir tacirlerine
Sağcı, solcu, dinci NATO'cu BOP'çu patronlara da kaptıran Annelere de ses olmalı.
Evlatlarını tüm terör şebekelerine kaptıran Anneler arasında ayırım yapmaması gerektiği gibi, Kandırılmış tüm evlatların paraya iman etmiş cellâtları arasında da ayırım yapmamalı.
Tüm annelerin haklı feryadına selâm verip Cellâtların hepsine lanet etmeli.
Evlatlarını PKK'ya kaptıran annelere HDP il binasını adres gösterdikleri gibi,
PKK dışındaki tüm terör şebekelerine de evlatlarını kaptıran ötekileştirilmiş annelere de gidebilecekleri adresi ve gerekli şartları sağlamalı.
Bu coğrafyada evlatlarını cellâtlara kaptıran tüm yüreği yanık, sesi kısık elleri öpülesi mazlum anneler de bilmelidir ki; canınızdan bir can olan canınıza kavuşma, sarılma, doyasıya hasret giderme adresi şubeler değil merkez olmalı.
Sağcı
Solcu
BOP'çu
NATO'cu
Milliyetçi/ Irkçı
Vatanperver/ Vatan haini kisvesine bürünmüş tüm cellâtlar ABD ve İsrail'in şubeleridir. Yani aynı kumaşın farklı renkleri misali şubelerdir.
Evlatlarını cellâtlara kaptıran Kürt/Türk, Arap/Çerkez, dindar/dinsiz, örtülü/açık, el üstünde tutulan/ Yerin dibine batırılmaya çalışılan tüm anneler ABD ve İsrail'in büyükelçilikleri önünde toplandıkları gün, sözü hâk muradı batıl olanların foyası sözü de muradı da hâk olan annelerin feryadı karşısında kaybedecektir.
Bu haklı mücadelenizi şubelerin önünde değil esas merkezlerin önlerine taşıyın ki, yıllardır döktüğünüz gözyaşlarınız son bulsun sizden sonra ki anneler evlat hasreti çekmesin.
Bu haklı ve onurlu eylem cellâtlara inat tüm anneleri birleştirmeli.
Cellâtların dinine ırkına coğrafyasına mezhebine süslü söz ve aldatmalarına aldanmaksızın alayının yüzlerine tükürmeli.
Yeter ki siz anneler o cellâtları koruyan kapı sahibini tanımaya gayret edin.
O kapılar ABD ve İsrail'in büyükelçilik kapılarıdır. O kapılara yönelmedikçe bir kısım ANNELER sevinç çığlıkları atarken bir kısım ANNELER yine gözyaşı dökmeye devam edecektir. Bu da ANNELİĶ tanımına uymaz.
Gözyaşının rengi aynı ise kim demiş ‘ANNELER’in evlat özlemi farklıdır.
Anne ANNEDİR.