İdlib ne beka ne de sivilleri dert edinme meselesidir.
Bayrak, devlet, ırk, toprak, vatan, cennet ve şehadet gibi kavramlarla süslenmiş kelimelere odaklanmak yerine, İDLİB meselesini tutarlı bir şekilde tahlil etmenin yolunu en son yaşananlardan ziyade, öncesini yani Suriye'de olayların başladığı 2011 yılından itibaren ele almakla doğru bir sonuca varılabilir.
Doğru sonuca ulaşmanın anahtarı AMERİKA ve İSRAİLLİ yetkililerin SURİYE devletinin niçin yıkılması gerektiği ile ilgili o dönemde vermiş oldukları demeçlerde saklıdır.
Medya yoluyla oluşan hasarlar sonucu beyinlerinde yanlış kaynama yaşamayan dostlar, olayların başladığı 2011 döneminde Sio-emperyal İblislerin verdikleri o mesajları iyi hatırlamaktalar.
Örneğin;
Wikileaks tarafından yayınlanan birçok belgede,
İsrail'in güvenliğini sağlamak adına, Orta Doğu'da özellikle Suriye'de büyütülen "Kanarya ve Muhabbet Kuşlarını Koruma ve Yaşatma Dernekleri" terör şebekelerinin ABD tarafından desteklendiği çok net bir şekilde ortaya çıkmıştı.
ABD'nin Suriye'deki temel hedefinin Suriye rejimini devirmek olduğunu, zira Suriye rejiminin devrilmesinin İsrail'in çıkarlarına hizmet edeceğini açıkça ifade etmekten çekinmeyen dişi müftü ve mücahidenin (!) "İsrail'in güvenliği için Esad devrilmeli" sözü hafızalara balyoz etkisi bırakmıştı.
İlk önce Suriye devleti ve Esad yıkılacak diyerek cihatta ısrar ettiler.
IŞİD'in attığı kurşunların hedef bulması için açıkça dua ettiler.
IŞİD'i öfkeli gençler diye servis ettiler.
IŞİD toplumun öfkesini üzerine çekince IŞİD'in ismini değiştirdiler.
Nusra, Kaide, Tahrir, Zengi, Türkmen yetmemiş olmalıydı ki;
ABD ile Özgür Suriye ordusu, Kuvayı milliye, bilmem Suriye Milli Ordusu adıyla hafızalarımızı allak bullak ettiler.
Amerika ve İsrail'in tekfirci askerleri güç kaybedince “Halep yanıyor” dediler.
Halep'e köprü olmak gerekir dediler.
Halep temizlenince, sınırımızda PKK, YPG, PYD tehlikesine dikkat çekip Suriye'nin bir kaç yerine yerleştiler.
Tekfircilerin son kalesi olan İdlib'te otonom bir bölge kurma adına âdeta cansiperane çalıştılar.
Otonom bölge oyunu tutmayınca yine eski usule dönüp İdlip'te sivil hassasiyeti perdesiyle terörü ve teröristleri korumaya çalıştılar.
Şimdi İdlib de temizlenmek üzere.
Peki, İdlib temizlendikten sonra ne olacak?!
İdlib temizlediği gün olaylar asıl o zaman anlaşılacak.
Nasıl mı?!
Esad Kürtler ile masaya oturup hadi ey Kürt kardeşim artık devletin çatısı altına girmeniz gereken gün geldi diyecek!
İşte o zaman ipler kopacak.
Alışılagelmişin dışında hop Esed hop!!
Mazlum ve kardeş Kürt halkını sana ezdirmeyeceğiz diyerek YPG / PYD ile müttefiklik kurmanın yollarını deneyecekler.
Yıllardır ülkeye tehdit olarak gördükleri örgütleri bir anda ülkenin kaybolmuş kardeş ve askeri destekçileri olarak piyasaya sürecekler.
Nasıl olsa halkı kandırmak için ey halkımız meğerse kandırılmışız demeleri yeterli oluyor, burada da öyle olacak...
Bunu da vatan, millet, bayrak, ümmet kavramlarıyla soslayıp, itiraz edenleri de hainlikle suçlayacaklar.
Tüm dertleri, "Suriye'nin toprak bütünlüğünden yanayız" algısının ardına gizlenip Amerika'yı bölgede tutmak, Israil'e rahat bir nefes aldırıp Kudüs'ü tamamıyla Siyonistlere peşkeş çekmek ve İsrail'e Suriye'de egemenlik alanı açmak!!
Merdaneli çamaşır makinesi gibi bir Amerika'ya bir İsrail'e dönüp göz kırparak aşkını ilân etmek.
Evet, bir beka meselesi var, o beka meselesi de aslında İsrail'in bekasıdır.
Yani mesele sadece İdlib'ten ibaret değil Suriye'nin tümünden ibarettir.
Halen Suriye'de kim hangi planın peşinde sorusunu sormak ya olayları anlamamak ya da cevabını bildiği soruyu sorma huyundan tevillerle vicdanını rahatlatmaktır yani kendisini kandırmaktır.
Çünkü artık Suriye'de herkes çok açık oynamakta ve gizli kalmış hiçbir plan ve proje bulunmamaktadır.
Suriye'deki nihai hedefin ne olduğunu kavramadan olayları doğru tahlil etmek mümkün görünmemektedir.
Nihai hedef Suriye'nin yıkılması ve Siyonist rejimin büyütülmesidir.
Gün, ülkesini işgalden korumaya çalışan Esad'a terör, katil, zalim dedikten sonra işgalci teröristlere karşı sessiz kalanların mahallesinden taşınma günüdür.
Evet, beyler gün sizi dâhili hattan arayanlara "YENİ OSMANLI DEVRİMİNE", harici hattan arayanlara "SİOEMPERYAL DEVRİMİNE" ulaşılamamaktan, lütfen daha sonra şansınızı MUHAMMEDÎ DEVRİM hattını arayarak deneyiniz deme günüdür.
Yani “Amerika'ya asker, İsrail'e kalkan ve Muhammedî İslam'a düşman olmama” günüdür.
Aksi halde "Allah'ım bizi utandırma" diye dua edip Allah'tan Peygamber'den, mazlum ve mağdur halklardan utanmayanlar sınıfında buluruz kendimizi.