Sheikh-Naim-Qassem.jpg

Suriye, İran-Lübnan-Filistin’i birbirine bağlayan destek hattıdır

Suriye’nin Ortadoğu haritasının bütünüyle değişmesinin giriş kapısı olduğu netleşti. Bu planın amacı, direnen Suriye’nin devrilmesi ve yerine, Lübnan’ı ve bütün bölgeyi de etkisi altına alacak İsrail’e bağımlı yeni bir devletin kurulmasıdır.

4 Kasım 2014 Salı

Tasnim Haber Ajansı'nın dış haberler muhabiriyle yaptığı söyleşide bölge ve Lübnan'daki durumu ele alan Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Şeyh Naim Kasım, şunları söyledi:

Bugün bölgemizde bulunan büyük rekabetin iki cephe arasında sürdüğü herkesin malumudur: Bir tarafta İran'dan başlayıp Suriye uzanan ve Hizbullah, Hamas, İslami Cihat, Irak ve diğer ülkeleri, örgütleri kapsayan Direniş Cephesi bulunmakta ve diğer tarafta, büyük ve bölgesel ülkelerin beraberinde hareket ettiği ABD ve İsrail cephesi yer almaktadır ki bölgeye hakim olma planları doğrultusunda İsrail'in bir korkuluk olarak ayakta kalmasının gerektiğini düşünüyorlar.”

Bölge, “Direniş Cephesi” ile “Anti-Direniş Cephesi” arasındaki çatışmanın sahnesidir.

Şeyh Naim Kasım sözlerinin devamında, bu iki cephe arasındaki çatışmalarda şu anda en şiddetli merhaleye gelindiğini ve bu çatışmaların merkezinde bulunması nedeniyle Lübnan'ın büyük ölçüde etkilenmesinin normal olduğunu söyledi. Seyyid Hasan Nasrallah'ın yardımcısı, geçtiğimiz yıllarda Lübnan'ın İsrail tarafından işgal edildiğini ve Siyonist rejimin 1982 yılında Beyrut'a kadar ilerlediğini belirterek, bu durumun, Hizbullah'ın söz konusu tehlikeli projeye karşı İslami direnişiyle karşı koyması sonucu İsrail'in 2000 yılında Lübnan'dan zelilce geri çekilmesine kadar sürdüğünü kaydetti.

Şeyh Naim Kasım sözlerine şunları ekledi:

“Haliyle büyük darbeler almakla birlikte karşı tarafın teslim olmaması doğaldır ve daha önce de İsrail, 2006 yılı (33 gün) savaşındaki yenilgisi ve Gazze şeridine karşı başlattığı üç savaşın Filistin halkının cesur direnişi nedeniyle sonuçsuz kalması gibi başka darbeler de almıştır. Dolaysıyla onların, karşı koyabilmek için başka yollara başvurmaları ve Direniş eksenini daraltacak ve darbe vuracak yeni yöntemler bulmaları gerekir.”

Suriye'ye saldırılarak İsrail'e bağlı bir devletin işbaşına getirilmesi hedeflenmektedir.

Anti-direniş cephesinin bölgedeki planlarına değinen Şeyh Naim Kasım, şunları dedi:

“Aynı çerçevede, siyasi reformlar bahanesiyle Suriye'ye saldırıp oradaki devleti devirme planı üç buçuk yıldan bu yana icra edilmektedir. Bu arada, Suriye'nin Ortadoğu haritasının bütünüyle değişmesinin giriş kapısı olduğu netleşti. Bu planın amacı, direnen Suriye'nin devrilmesi ve yerine, Lübnan'ı ve bütün bölgeyi de etkisi altına alacak İsrail'e bağımlı yeni bir devletin kurulmasıdır.

Suriye; İran-Lübnan-Filistin eksenini destekleme hattıdır.

Suriye rejimini devirmek amacıyla bu ülkede bulunan tekfirci teröristlere değinen Seyyid Hasan Nasrallah'ın yardımcısı şöyle dedi: 

“Reformları ve Suriye milletinin gerek duyduğu değişimleri yapmak bahanesiyle tekfirciler Suriye devletiyle mücadele etmeleri için dünyanın 80 ülkesinden bu ülkeye getirildiler. Bu, çok açık bir plandır ve Direniş eksenine vurulan büyük bir darbedir; çünkü Suriye, İran-Lübnan-Filistin'i birbirine bağlayan destek hattıdır.

Ortadoğu'nun yeni haritası çizilerek Suriye'ye saldırıldı

Suriye'yi bölgede Direniş ekseninin dayanağı olarak niteleyen Şeyh Naim Kasım, bu ülke Lübnan'daki İslami Direniş'in dayanağı durumunda ve Suriye'ye saldırı, Direniş ekseninin ağır bir darbe alması ve yeni Ortadoğu haritasının çizilmesi için ön zeminin oluşturulması anlamına geldiğini açıkladı.

Hizbullah'ın Suriye'deki müdahalesi, ABD ve İsrail'in planına karşı önleyici bir girişimdi

Söyleşinin diğer bir bölümünde Lübnan'ın da düşmanların planlarının bir parçası olduğunu belirten Şeyh Naim Kasım, şu vurguyu yaptı:

“Lübnan, düşman cephesinin kendi planına dahil ettiği önemli merkezlerden biridir. Hizbullah, Suriye'deki mevcut tehlikenin Lübnan ile komşu olmasından kaynaklandığını ve Lübnan'ın bu ülkeden etkilenmesinin Direniş cephesi özellikle Hizbullah için büyük bir tehlike oluşturduğunu fark ettiğinde, ABD ve İsrail'in yönlendirmesiyle yürütülen Suriye'yi viran etme planına karşı savunmaya ve önleyici tedbirler almaya yöneldi.”

Bu hususta tekfirci teröristlerin Lübnan'daki tehlikesine işaret eden Naim Kasım şunları belirtti:

“Şu anda tekfircilerin yeni tehlikesine şahit olmaktayız; ABD ve İsrail'den mali ve lojistik destekler olmak üzere her türlü yardımı alıyorlar ve planın ayrılmaz bir parçası haline gelmişlerdir. Dolaysıyla bizler Amerika, İsrail ve tekfircilerden oluşan üçlü taraflı bir planla karşı karşıyayız ve bu mesele, çatışmanın önemini ve hassasiyetini arttırmıştır.”

Şeyh Naim Kasım, söyleşisinde; Allah'a şükür Hizbullah, tekfirciliğin fitne üreten projesini çok çabuk fark etti. Seyyid Hasan Nasrallah konuşmalarında bu projenin Lübnan ve bütün bölge için taşıdığı tehlikeyi açıkladı ve kimsenin bu tehlikeden kurtulmayacağını vurguladığını söyledi.

Hizbullah'ın tekfircilik fitnesine karşı üç stratejisi

Bu fitneyle mukabele etmek için Hizbullah'ın yöneldiği stratejik girişimlere işaret eden Seyyid Hasan Nasrallah'ın yardımcısı, bu girişimlerin başında Müslümanların birliğini vurgulama yönünde olumlu çağrı yapmak ve yaşanan olayların Müslümanların arasında ihtilaf yaratmaya dönük çabalar olduğu hususunda uyarmak olduğunu söyledi.

Hizbullah'ın, tekfirciliğin fitne üreticiliğine karşı mücadele etmek için ikinci planı, tekfircilerin Ehli Sünnet cenahında durarak Şia'ya karşı hareket etmediklerini, bu gurubun Sünni ve Şii karşıtı bir fitne olup kimseyi kabul etmediklerinin vurgulanmasıdır.

Şeyh Naim Kasım, “bunların nüfuzunu ve güçlenmesini önlemek amacıyla askeri olarak karşı koymanın herkes için kaçınılmaz bir girişim haline gelmesi” Hizbullah'ın tekfircilerle mukabele etmesinin üçüncü çözüm yolunu teşkil ettiğini belirtti.

Hizbullah'ın Suriye'deki varlığı tekfircilere ağır darbeler vurdu

Hizbullah genel sekreter yardımcısı, şunları vurguladı:

“Hizbullah'ın Suriye'de özellikle Lübnan ve Suriye'nin sınır bölgelerinde bilhassa Kalamun, el-Kusayr ve bu şehirlerin etrafında yaşanan çatışmalarda tekfircilere karşı müdahalede bulunması ve tekfircilere ağır darbeler vurması, Suriye'den bomba yüklü araçların Lübnan'a gönderilmesini durdurmak içindi. Bu müdahale aynı şekilde bu grubun gücünü sınırladı ve Lübnan'daki etkinliğinin zayıflatılması ve Suriye ile temaslarının öncekinden daha karmaşık hale gelmesine neden oldu. Neticede onlar Lübnan'da Suriye'deki teröristlerle tam koordineli olmadan içerdeki gücüyle yetinmek zorunda kaldılar. Böylece anladılar ki, Lübnan ortamı istediklerine göre değildir; özellikle Lübnan ordusu ve güvenlik güçlerinin teyakkuz halinde olduklarını ve sürekli kendilerinin tahripkar girişimlerini gözettiklerini fark ettiler.

Bu şartlar, tekfirciliğin fitne çıkartıcı projesinin Lübnanlıların geniş biçimde koordineli çalışmalarına takılmasına neden oldu. Tekfirci teröristlerin yaptıklarını manipüle eden bazı görüşler olduysa da ancak Lübnan ordusunu destekleme dalgası daha baskın oldu. Keza tekfircilerin hunharca yaptıkları eylemler halkın hiçbir ferdini ayırtmıyordu, ordudaki unsurların mezhebine, ya da eğilimine veyahut bölgesine bakmıyorlardı; bizzat Lübnan ordusuna karşıydılar ve bu konuda kendilerine muhalif olan herkesle mücadele içindeydiler. Bu konu bizatihi onların muhasara altına alınmasına ve Lübnanların görüş birliğinin nihai darbeyi onlara vurmak için gereken ortamı Lübnan kuzeyinde oluşturmasına neden oldu.

Tekfirciler Bekaa'dan Akdeniz'e uzanan Trablus bölgesinde “İslamî emirlikler” kurmayı amaçlıyorlardı

Hasan Nasrallah'ın yardımcısı, şu açıklamada bulundu:

“Tekfircilik projesi, ordu komutanı John Kahveci ve diğer partilerin bazılarının vurguladıkları gibi Bekaa'dan Akdeniz sahillerine uzanan Trablus bölgesinde “İslamî emirlikler” kurmayı amaçlıyordu. Onlar, bu emirlikleri kurarak teröristlerin Suriye sınırları içindeki bölgesinin denize açılmasını istiyorlardı. Ancak Arsel bölgesinde ve etrafındaki dağlarda meydana gelen çatışmalar ve tekfircilerin Kalamun ve el-Kusayr'da verdikleri büyük kayıplar, onları istikrasız ve erozyon geçiren bir durama soktu. Diğer taraftan, kuzey Lübnan'daki hareketlilikleri uygun ortam bulamadı. Onlar yine bazı akıl almaz girişimlerde bulunarak ordu subaylarına karşı taarruza geçtiler; bu konu, onlara karşı ciddi bir saldırı oluşturdu ve bu nedenle teröristlerin Lübnan ordusundan aldıkları darbe ağır oldu. Dolaysıyla, Bekaa bölgesi ile kuzey arasında temas kurma imkânı kendilerinden alınmış oldu ve “İslamî emirlikler” kurma düşüncesi en azından bu aşamada başarısız kaldı.”

Şeyh Naim Kasım aynı zamanda şu vurguyu yaptı:

“Tabii ki dikkatli olmamızı sürdürmemiz gerekiyor, çünkü fitne ağır darbeler almış olmakla birlikte sonuna gelmiş değildir. Fırsat buldukları taktirde kendi faaliyetlerini sürdürmeye gayret edeceklerdir; fakat Lübnanlıların birlik içinde olması ve tekfirci grupların rüsva edilmesi, hareketliliklerini kısıtlayıp rüyalarına ulaşma güçlerini azaltan etkenlerden biridir.”

Tekfircilik fitnesi Lübnan ve bölge için bir tehlikedir

Tekfircilik fitnesinin, Lübnan ve bölge için büyük bir tehlike oluşturduğunu söyleyen Şeyh Naim Kasım, birlik ve koordinasyon içinde Lübnan ordusunun yanında durarak bu tehlikeyi yenebileceklerini ve ulusal birliğin bu grubu ablukaya alarak büyümesine uygun şartları ortandan kaldırdığını vurguladı.

Naim Kasım sözlerinin devamında; “Dikkatli ve teyakkuzda olmamız gerekiyor, çünkü dış güçler tekfircileri himaye etmektedir. Onlar, ABD, İsrail ve her ikisinin destekçileri tarafından himaye edilmektedir. İçerdeki bazı partilerd e tekfircilerden yararlanabilecekleri vehmine düşüyorlar, ama yanlış yapıyorlar; zira tekfirciler herkesten faydalanırlar ama kimseye fayda vermezler, çünkü kendileri dışında kimseyi kabul etmiyorlar” dedi.

Şeyh Naim Kasım, ilk belirtilerini dışa vuran ve kendisine ne kadar darbe vurursak o oranda kendi gücünü elden veren bir fitneyle karşı karşıya kaldıklarını belirterek “bu yaklaşımımızı sürdürmemiz gerekir” dedi.

Tekfircilerin saldırgan projesine karşı ihmalkarlık yapılmaması gerekir

Son olarak tekfircilik tehlikesine karşı ciddi bir mücadelenin yapılmasını isteyen Şeyh Naim Kasım, şu açıklamada bulundu:

Herkesten istiyoruz ki, tekfircilerin tehlikesini büyütmesinler ve aynı zamanda bu saldırgan projenin varlığına karşı ihmalkarlık yapmasınlar. Biz devamlı dikkatli olmalıyız, İslam birliğini ve dayanışmasını izlemeliyiz ta ki bu projeye birbirini izleyen darbeler indirerek Allah'ın izniyle onu Lübnan'da ve bölgede bütünüyle ortadan kaldırabilelim.” 

Çev: Mehmet Gönül

Kaynak: welayet.com

Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar