haber.jpg

"Şehid Tahrani Mukaddem’in tek arzusu, Rehber'in tebessümüydü"

İmam Hamaney: “Tahrani Mukaddem, bütün söyledikleriyle amel eden ve verdikleri sözleri yerine getiren komutanlardandır; o halde, onun gibi olmaya gayret edin.”

2 Aralık 2014 Salı

Şehid Tahrani Mukaddem, askeri konularda yaptığı faaliyetlerin tümünde sadece ve sadece Rehberliğin rızasını göz önünde tutardı. Öyle ki İmam'ın (r.a) vefatından sonraki yıllarda hiçbir siyasi teşkilatta yer almadı, bütün çabası ve tasası İmam'ın (r.a) rızası olmuştu. İmam Hamaney, Rehber ve bütün kuvvetlerin komutanı olarak seçildikten sonra da askeri konularda bütün endişe ve kaygısı Rehberliğin hoşnutluğu ve gülümsemesi olmuştu.

Rasa Haber Ajansının yaptığı bu röportajda Şehid Tahrani Mukaddem'in meslektaşlarından biri, kendisiyle çeyrek yüzyıldan fazla kaldığı bir dostu anlatıyor.

Daha yeni vuslata erişmiş bu şehidle ilgili hatıra ve görüşlerinize nereden başlamak istersiniz?

Sayın Tahrani Mukaddem 25 yılı aşkın bizim komutanımızdı. Onunla tanışmamız 61 yılından itibaren başladı. Kendisi topçu komutanıydı, biz zırhlı bir guruptuk; Pupek adıyla bilinen bir okulda iş icabı kendisiyle irtibatımız oldu. Fakat kendisini ilk defa Ahvaz'da, Şehid Mutahhari'nin karargahında görmüştüm. Sayın Tahrani Mukaddem benzersiz bir kişiliğe sahipti, öyle ki kendiyle yeni tanışmış olanlar sanki yıllardır kendisini tanıyorlardı; ahlaki açıdan herkese karşı son derece sevgi ve muhabbetle doluydu.

Bizim aşinalığımızda oradan başladı; 1364 yılında Sayın Tahrani Mukaddem'in mecmuasına katıldık ve şehid düştüğü ana kadar onun emrindeydim.

Kendisinin bariz ahlaki özellikleri vardı, sevgi ve muhabbeti herkesi kapsıyordu, öyle ki kendisi için bir asker yada astsubay fark etmezdi; bir askere olan sevgisi ile bir rütbeliye olan sevgisi aynıydı; onun sahip olduğu olumlu ahlaki özelliklerden bir diğeri, asil ve soylu oluşuydu; olumsuz ahlaki özellikleri kendisinde göremezdin, her açıdan sefa ve muhabbet ehli bir insandı, herkese yardım ederdi; özellikle de eğer birinin bir sorunu olduğunu fark ettiğinde.

Esasen bütün sosyal ilişkilerinde duyarlıydı, arkadaşların üzüntüsünü ve sevincini paylaşırdı, diğer alanlarda onlara yardım ederdi; bunun yanı sıra dürüst ve sadık bir insandı, askeri konularda yaptığı bütün faaliyetlerde sadece ve sadece Rehberliğin rızasını gözetirdi, öyle ki İmam'ın (r.a) vefatından sonraki yıllarda hiçbir siyasi teşkilata katılmadı, bütün çaba ve endişesi İmam'ın (r.a) hoşnutluğu olmuştu.

İmam Hamaney rehber ve bütün kuvvetlerin komutanı olarak seçildiğinden sonra, onun askeri konularda yürüttüğü faaliyetlerdeki tek gayesi ve endişesi, Rehberliğin hoşnutluğunu ve tebessümünü görmekti. Bu nedenle Büyük Rehberlik Makamı, yaptığı faaliyetler ve genel olarak çalışmalarından kamilen razıydı. 1361 yılından 1390'a kadar enerji ve motivasyon bakımından hiçbir eksiklik kendisinde görülmüyordu, hep enerji doluydu; bu, Şehid Tahrani Mukaddem'in bariz özelliğiydi.

Üstelik bu iki tarih arasındaki on yıllık bir fasılanın bulunması ve General Tahrani Mukaddem'in gençlik baharından orta yaşlara geçmesine rağmen!

Evet, aynen öyle. 18 yaşında –yani cephede bulunduğu sırada- hangi tempoda ve enerjiyle çalışıyorduysa 52 yaşında ve şehid düştüğü sıralarda da aynı enerji ve tempoyla çalışıp yaşıyordu. Şehit Tahrani Mukaddem, arkadaşların arasında ihtilafın çıkması ve aralarındaki birliğin zarar görmesine asla izin vermezdi. Bu sebeple, arkadaşları sürekli dostane bir ortamda tutardı, herkese muhabbet ederdi, astlar ve üstler demeden herkesle dost ve arkadaştı; onu bir defa gören kimse hemen onun ahlakına ve halet-i ruhiyesine hayran kalıyordu, nerde kaldı ki bu aziz şehidle sürekli çalışmış olsunlar.

Şehid Tahrani Mukaddem bütün tatbikatlarda arkadaşlarla birlikte hareket ederdi ve en sonunda da kendisinin etrafında çalışanlarla birlikte şehit düştü. Elbette şunu belirteyim ki, Şehid Tahrani Mukaddem o ölümcül darbeyi münafıklara vurduktan sonra, 17 yılı aşkın bir sürede münafıklar tarafından şehid edilmesi isteniyordu; fakat Allah'ın istediği, münafıkların bu acıyla kalmalarıydı. Belki de bu nedenle Şehid Tahrani Mukaddem Devrim'den sonraki bütün yıllarda yaptığı tüm faaliyetler ve Allah kendisine ne kadar ömür verdiyse hepsi, İslam Cumhuriyeti'ne hizmet için adandı, geride kendisinden faydasız bir şey bırakmadı. Güçlü bir kişiliğe sahipti; bir işi yapmak isteseydi gerçekten yapardı. Onun akan kanı da kesinlikle mukaddes İslam Cumhuriyeti ve Büyük Rehberlik Makamı için bir hediye idi. Her ne kadar Şehid Tahrani Mukaddem şehid düşerken Aziz Rehberimiz'in günlünde yarattığı üzüntünün bu birkaç yıl içinde şehid düşen vefalı yarenlerinin üzüntüsüyle karşılaştırılabilir olduğunu ve Büyük Rehberlik Makamı'nı şu ana dek bu kadar üzüntülü ve kederli yaptığını   düşünmüyorum.

Dolaysıyla tam zamanında şehid düştü; diğer bir deyişle, çok önceden beri bu hedeflere yaklaşmayı arzuluyordu ve tam da işini bitirdiği bir zamanda arzusuna ulaştı.

Evet. Sayın Tahrani Mukaddem'in yerde kalmış olan bir işi yoktu, yapmak istediği her işi yapmıştı, şahadet ise onun arzusuydu. Allah rahmet eylesin Hac Ahmet Kazımi, çalışma seyahatlerine çıktığımız da bütün arzusunun Şehid Hac Hüseyin Harrazi'ye kavuşmak olduğunu söylerdi; ilginç olan şu ki Hac Hasan Tahrani Mukaddem'inde bütün arzusu, Şehid Ahmet Kazımi'ye kavuşmaktı! Şöyle diyordu: Hac Ahmet! Cennete kadar sizinleyiz, sizi seviyoruz; ve böyle de oldu.

Şehid Tahrani Mukaddem, kutsal savunma döneminde sekiz yıllık savaş boyunca çatışmaların yaşandığı bölgelerdi, ailesini ve hayatını terk etmişti, bütün çabası ve derdi savaşçılara yardım etmek ve cephe konusu olmuştu. Topçu birlikte ve Devrim Muhafızları içinde dostları çoktu ve genellikle bir çok kimse tarafından tanınan biriydi. Fakat halk içinde tanınmıyordu; sayın Hasan Tahrani Mukaddem şehid düştüğünde yeni yeni medyatik bir çehre haline geldi, asla röportaj vs. yapmazdı, gizlice ve sadece Allah rızası için çalışan bir şahsiyetti. İhlaslı oluşu nedeniyle, Yüce Allah bu ecri kendisine nasip eyledi.

Onun için, filan komutan yada filan şahıs için çalışıyorum demenin bir değeri yoktu, ilk başta da söylediğim gibi onun tek bir isteği vardı oda, tebessümün Rehberliğin mübarek çehresinde belirmesi ve gönüllerinin hoşnut olmasıydı; bu nedenle sürekli aynı sırada ve safta çalışıyordu, hazır olma noktasında ise sürekli birinci rütbedeydi.

Bütün Silahlı Kuvvetler düzeyinde savaşa hazırlık konusunda Hac Hasan Tahrani Mukaddem ilk rütbede ve derecede yer alıyordu ve İslam İnkılabı Rehberi de sürekli takdir ve teşekkürlerini iletmişlerdir. Ne var ki Sayın Tahrani Mukaddem şehid düşerek yârin vuslatına erişti, fakat yokluğu Yüce Rehberlik Makamı'nın günlünde büyük bir acı bıraktı.

Kulluk ve teheccüt konusunda nasıl bir insandı?

Birlikte birçok seyahate gittik, onun özelliği bu hususta şöyleydi; ezan okunduğunda ister kar ister yağmur yağsın, her taraf boz ve don ya da dayanılmaz derecede sıcakta olsa eğer yolda zamanlama yapabilseydi dururdu ve namazı vaktinde kılmayı asla terk etmezdi. Gece gündüz kendisiyle yaptığım bu yolculuklar sayesinde onun bu alışkanlıklarına tanık oluyordum. Öyle ki eğer bir toplantıya katılması ya da önemli bir işi çıksaydı bile vaktinde namaz kılmayı terk etmezdi. Gerçekten Şehid Tahrani Mukaddem ile tanıştığım yıllarda kulluk ve ihlas noktasında kendisinin bir eksikliğini görmedim.

Bunların dışında Şehid Tahrani Mukaddem, Emire-l Müminin Hz. Ali'ye (a) karşı hayret uyandıran bir inanca sahipti; genel olarak bütün aileler ve emekliler için bir kutlama düzenlerdi ki o da, Gadir Bayramı'ydı. “Başka bir kutlama yapılmasın” diyordu, sadece Gadir Bayramı gecesini kutlardı, ailelere güzel hediyeler de alıyordu; İmamlara (a) ve mektebî işlere karşı özel bir ilgisi vardı ve bir yerin açılışını yapmak istediğinde, “Ya Ali” (a) zikrini okuması için bir meddahı davet ederdi.

Ehl-i Beyt'e (a) reva görülen musibetler okunduğunda ise Hz. Zehra'ya (s.a) karşı yoğun bir duygu sarardı kendisini. Birçok taziye merasimlerine katılırdı; özellikle Muhibban-ı Fatime (s.a) merasiminde hazır bulunurdu. Sayın Hasan Tahrani Mukaddem'in Aşura'nın öğlen vaktinde şehid düşen küçük kardeşi Ali Tahrani Mukaddem de sürekli bu merasime katılan arkadaşlardandı.

Her halükarda Sayın Tahrani Mukaddem, Muhibban-ı Fatima (s.a) heyetine gelirdi, heyetin ya da merasimin düzenlendiği yer buraya yakındı, o yüzden buraya gelirdi ve çay içip birbirimizle sohbet ederdik; ama bu yıl yeri boştu ve yokluğunu üzüntüyle hissediyorduk.

Yeri gelmişken burada kendisiyle ilgili bir hatırayı anlatayım: 1382 yılında Büyük Rehberlik Makamı Devrim Muhafızları'nı ziyaret ettiler, bizim bölüğe ulaştıkları sırada öğlen ezanının okunma vakti yaklaşmıştı, Rehberlik Makamı ziyarette bulunduktan sonra müezzin öğlen ezanı okudu, herkes Rehberlik Makam'ının ziyareti terk edeceklerini düşünüyordu; zira cemaat Hüseyniyede toplanmıştı. Fakat Rehberlik Makamı, “namazı bir saat gecikmeyle okuyacağız, çünkü bu konu daha vaciptir” dediler. Sayın Tahrani Mukaddem de hazırladıkları raporu Rehberlik Makamına iletti. Kendisi orada Rehberlik Makamına bir çay ikram etti. Raporun sunulması bittiğinde herkes ayağa kalktı ve Rehberlik Makamının Hüseyniye taraf gitmesi için yol açtılar; Rehberlik Makamı Hüseyniye doğru gitmediler, yerini Hasan Tahrani Mukaddem'le değiştirdiler ve kendileri Silahlı Kuvvetler'in genel komutanlarından 20 ila 25 kişiden oluşan özel bir toplantıya gittiler. Rehberlik Makamı orada şöyle demişlerdi: “Sayın Tahrani Mukaddem, bütün söyledikleriyle amel eden ve verdikleri sözleri yerine getiren komutanlardandır; o halde, onun gibi olmaya gayret edin.”

Orada herkes, Sayın Tahrani Mukaddem'in bu denli Veliy-i Fakih'in itimadını ve rızasını kazanmış olmasından gıpta ediyordu. Gerçekte önemli olan mesele, Sayın Hac Hasan'ın samimiyeti, ihlası ve İslam Cumhuriyeti'nin hedeflerini gerçekleştirmek için gece gündüz çalışmasıdır. Rehberlik Makamı onu kamilen tanıyorlardı, onun evine gittiklerinde annesine, “Sayın Tahrani Mukaddem'i, 26 yıldır tanıdıklarını” belirtmişti.

Şehid Tahrani Mukaddem, ne zaman ve nerede Büyük Rehberlik Makamı'yla yakından aşina oldular?

1364 yılında Tebük adıyla bir tatbikat yaptık. O zaman İslam İnkılabı Rehberi, Cumhurbaşkanı'ydı. Kendileri yakın temaslarda bulunmak için ziyarete gelmişlerdi; El-Mehdi çöllerinde karargahlar kurmuştuk. Kendileri oraya gelip konuşma yaptılar.

Rehberlik Makamı, merasimden sonra Sayın Tahrani Mukaddem'e, “çoktandır sizi görmek istiyordum” dediler. O yılın fotoğrafları hala yanımızda. O zamandan beri Rehberlik Makamı sayın Tahrani Mukaddem'le iyi bir ilişki kurdular. Sayın Tahrani Mukaddem'in de kendileriyle çok iyi bir ilişkisi vardı, öyle ki ne zaman isteseydi, nizamın hedeflerini ilerletmekle alakalı özel raporları kendilerine sunardı.

Sizler aynı mahallenin arkadaşları mıydınız?

Tabi biz o dönemde birbirimiz tanımıyorduk; o, İmamzade Yahya bölgesinde yaşıyordu ve bizde Horasan Meydanı'nda kalıyorduk, fakat daha sonraları günbegün birbirimizle samimi arkadaş olduk.

Şehid Tahrani Mukaddem bir arkadaş olarak nasıl bir insandı?

Samimi ve coşkulu bir yoldaştı, herkesi seven ve herkes tarafından sevilen biriydi. Hakiki bir arkadaştı, zira arkadaşlıkta bir takım özellikler var ki kardeşlikte yoktur, insanın dört kardeşi olabilir ama arkadaşı olmayabilirler. Sayın Tahrani Mukaddem herkes için kamil anlamda samimi bir arkadaştı.

Demek ki onun yokluğunda zor günler geçiriyorsunuz.

Evet, çok zor günler, ben genç acısını görmüşüm, oğlum 19 yaşındaydı, kan kanserine yakalandı ve dört yıl önce vefat etti. Fakat Sayın Tahrani Mukaddem'in acısı benim için, oğlum Meysem'in acısı gibi değildi. Meysem hastalandığında Sayın Tahrani Mukaddem hastaneye gelip bizi ziyaret ederdi. Gençlerle irtibat kurardı, her zaman onlarla ilgilenir ve iyi ilişkiler geliştirirdi.

Dikkat çekici olan nokta şu ki Sayın Tahrani Mukaddem 1390'da şehid düşenlerin öncüsü olarak bu on yılın başında şahadetin kapısının hala açık olduğunu gösterdi.

Evet. Söylediğiniz gibi şahadetin kapısı her zaman açıktır, Şehid Kazımi ve Gadir şehidleri 80'lerde; Şehid Seyyad Şirazi ve Şehid Avini 70'lerde; Şehid Genci ve terörle mücadelede ülke içinde ve dışında hayatını kaybeden diğer şehidler 1369 yılında şahadete nail olan şehidlerimizdir. Sayın Hac Hasan da bu topraklarda yeni on yılının şehidlerinin öncülüğünün iftiharına sahiptir. Bizlerde böyle bir aziz dostla çalıştığımız için gurur duyuyoruz. Ancak  bu süre içinde arkadaşların çok zahmet çektiği, hepsinin üzgün ve kederli olduğu inkar edilemez. Sayın Tahrani Mukaddem'in yaşadığı yıllardaki gibi ve nasıl ki anlattığım şekilde bizimle irtibat kuruyorduysa bundan sonrada bizi hatırlaması ve Hadis-i Şerif'te beyan edildiği üzere, her şehide insanlara şefaat etme izni Allah tarafından verildiğine göre, Sayın Hac Hasan'ın şefaat listesinde bulunmaya layık olmak hepimizin arzusudur. İnşallah elimizden tutup bize şefaat edecektir.

Çev: Mehmet Gönül 

Kaynak: welayet.com

Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar