fft16_mf2482606.Jpeg

"Suriye’de ılımlı bir muhalefet yaratmak, bir fanteziden ibarettir"

ABD ve Türkiye’nin ortaklaşa başlattığı, Eğit-Donat Projesi yeni bir şey değil ve bu zaten 2012 yılından yapılan bir şey ve daha da önemlisi ise Suriye’de "ılımlı bir muhalefet" yaratma fikri başarısızlıkla sonuçlanacak.

3 Mart 2015 Salı

İNTİZAR - Mehr Haber Ajansı'nın Alptekin Dursunoğlu'yla Ortadoğu'daki son gelişmeler üzerine gerçekleştirdiği röportajı istifadenize sunuyoruz:

Efendim İsrail bir kaç hafta önce Suriye'nin Kunaytra bölgesinde Hizbullah Hareketi konvoyuna karşı bir saldırı düzenledi ve bir kaç gün sonra ise Hizbullah Hareketi bu saldırıya ciddi bir şekilde Şeba Çiftlikleri'nde cevap verdi. Bu gelişmeleri ve İsrail rejiminin her zaman bir saldırıya karşı en ağır cevabı verdiği hususunu da göz önüne aldığımızda neden bu defa İsrail rejimi suskun kaldı? Bu seferki olayın farkı ne?

Şimdi İsrail'in Kunaytra saldırısında aralarında bir İranlı generalin de olduğu, altı Hizbullah komutanının şehit edilmesi bölgedeki dengeleri büyük ölçüde değiştirdi ve bu dengelerin en başında da İsrail'in caydırıcılığı geliyor. Çünkü İsrail bugüne kadar tüm bölgeye yönelik tasallutunda bu caydırıcılığını kullanıyordu, bu sadece siyasi anlamdaki hakimiyeti değil, askeri anlamdaki hakimiyeti için de geçerliydi.

Yani şimdi buraya kadar İsrail bu caydırıcılığı sayesinde tüm bölgede, kendisine hiç bir sınır tanımadan istediği her bir şeyi yapabiliyordu. Fakat Kunaytra saldırısından sonra ve Hizbullah'ın Şeba'da cevap vermesiyle, İsrail ilk defa, yani tarihinde ilk defa kendisine yapılmış bir saldırıya cevap vermeyeceğini açıklamak zorunda kaldı.

Bunun kısa bir hikayesine de değinmek gerekiyor. Bilindiği gibi İsrail başta el-Nusra başta olmak üzere Kunaytra ve Golan civarındaki silahlı grupları grupları adeta 1980'li yıllarda Lübnan'ı işgal ettiği dönemde kurduğu işbirlikçi, Antoine Lahad ordusu (Güney Lübnan Ordusu) gibi kullanıyor. Yani Lahad Güney Lübnan'da İsrail işbirlikçisi bir orduydu ve görevi Güney Lübnan'da İsrail çıkarları doğrultusunda Lübnan halkıyla savaşmaktı, şimdi ise Suriye'deki el-Nusra Cephesi gibi gruplar bu Lahad ordusuna çok benziyor ve bunlar da tıpkı Lahad ordusu gibi Suriye halkına ve Direniş güçlerine karşı çirkin bir savaş veriyor.

İsrail'in verdiği destek o kadar açıktı ki, bunların yaralılarını İsrail'de tedavi ettiriyorlar ve hatta bazen hava desteği veriliyordu, yani Suriye ordusu o bölgede silahlı gruplara ne zaman operasyon yapacak olsa, İsrail havadan destekle bunları koruyordu. Kunaytra'daki saldırı ve Şeba'da buna verilen cevaptan sonra bugünlerde Dera, Kunaytra ve Şam kırsalı üçgeninde Suriye Ordusu ve Hizbullah'ın ortak operasyonlarına tanık oluyoruz. Yani Suriye Ordusu ve Hizbullah Şeba'dan elde edilen ve İsrail'in caydırıcılığının kırılmasının yarattığı dengeyle, şimdi o bölgedeki silahlı grupları temizlemiş oluyor.

İsrail Rejimi, seçimlerde Hizbullah komutanlarını öldürmüş bir avantajla seçimlere girmeyi hesaplamıştı ve yani şöyle hesap yapıyorlardı: Şimdi Hizbullah Suriye'de bulunuyor olmasından dolayı cevap veremeyecek durumda ve haldedir, evet böyle hesaplamışlardı ve dolayısıyla da Netanyahu bu olaydan büyük bir zafer elde etmiş olarak seçimlere girmeyi, İsrail kamuoyuna çıkmayı ve etkilemeyi düşünüyordu. Fakat Hizbullah bunu gizlemediği gibi tam tersine şehitlerin ismini de açıklayarak buna cevap vereceğini de bir şekilde ortaya koydu ve İsrail hükümetinin yaratmış olduğu psikolojik dengeyi tersine çevirdi. On günden az bir sürede bunun cevabını Şeba'da vererek İsrail'i kendinin yapmaya çalıştığı noktaya çekmiş oldu.

İsrail bu aşamada Hizbullah'ın cevap veremeyeceğini ve bunu örtbas edeceğini düşünerek bu operasyonu yapmıştı, ama aynı pozisyona kendisi düştü, çünkü Hizbullah'ın Şeba'daki operasyonlarına açık bir şekilde cevap vermeyeceğini belirtti ve bu da İsrail'in tarihi boyunca görülmemiş şeydi ve bir ilkti ve bence Netanyahu'nun siyasi hayatıyla da sonuçlanabilecek tarihi bir hata oldu. Ve diğer taraftan ise Hizbullah'a bir karşı caydırıcılık dengesi kurmasına yardımda bulunmuş oldu.

Bu arada herkes de bunu görmüş oldu ki, Hizbullah'ın Suriye'de bulunması Hizbullah'ın gücünden her hangi bir şey kaybettirmiş değil, tam tersine oradaki savaş tecrübesi, hatta Hizbullah'ı çok daha hazırlıklı hale getirmiştir.

Sayın Dursunoğlu, Türkiye'nin Direniş Cephesi yani İsrail'e karşı savaş veren gruplara ve Hizbullah'a karşı bakış açısı nasıl?

Türkiye'nin İsrail'le ilgili resmi olarak ilan edilmiş politikası şudur: 1949'dan beri İsrail'i tanır, İsrail'le diplomatik ilişkileri vardır ve Filistin sorunuyla ilgili çözüm önerisi de şöyledir: Filistinlilerle İsrail'in siyasi müzakeresi. Yani sorunun siyasi yollardan çözümü. Normalde bu fikrin Filistin içerisindeki muhatabı el-Fetih'tir, Arap dünyasındaki bu fikrin öncüsüyse Mısır'dır, çünkü ilk olarak Mısır, Arap dünyasında ve Camp David Anlaşması'yla bu kapıyı açmıştır. Fakat şimdi Türkiye Filistin içerisinde el-Fetih'le son derece mesafeli ve sorunlu, Mısır yönetimi ile ise  tamamen kavgalı ve kopuk. Bunun aksineyse Hamas ile çok iyi ilişkilere sahip, ama Hamas zaten Direniş ekseninde bir oluşum ve Hamas İran ve Suriye'nin, yani İsrail'in varlığını reddeden İran ve Suriye'nin ve Direniş eksenin tezlerine sahip.

Şimdi ortada şöyle bir çelişki var, Türkiye eğer Filistinli gruplarla Filistin politikası doğrultusunda bir ilişki kuracaksa, burada normalde ilişkilerini geliştirmesi gereken taraf el-Fetih'tir ve Hamas değildir. Ama peki neden böyle oluyor? Çünkü Türkiye Hamas'la Filistin politikası için ilişki kurmuyor. Hamas'ı, Türkiye için değerli kılan şey sadece Suriye politikasıdır, Türkiye Hamas'ı diğer ülkelerle ilişkilerinde ve özellikle de Arap ülkeleriyle ilişkilerinde bir araç olarak kullanmak istiyor. Hamas Müslüman Kardeşler'in Filistin koludur ve Türkiye Suriye'deki İhvan koluna en fazla destek veren ve zaten tüm Arap dünyasındaki İhvan'a destek veren ülkelerin başında gelmekte.

Hamas'ın Suriye'nin yanında olması Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar gibi Suriye olaylarını tamamen mezhepçilik üzerinden açıklamak isteyen ülkelerin oyununun bozuyordu, çünkü Hamas bir Sünni oluşum olarak Suriye'nin yanında kaldıkça bu ülkeler bu propagandayı yapamıyorlardı. Yani Esad'ın mezhepçiliğini veya Suriye  yönetiminin sadece Şiilerin ve Alevilerin desteklediği propagandasını yapamıyorlardı. Bu yüzden ise Hamas'ı Suriye'den uzaklaştırmaya çalıştılar ve Hamas'la ilişkilerini bunun için geliştirdiler. Hamas Suriye'den çıktı ve bu çıkış Hamas'ın ve Filistin direnişinin mi işine yaradı? Yoksa İsrail'in ve işbirlikçilerinin mi işine yaradı? Tabi ki Hamas, Suriye'den çıktıktan sonra daha büyük mali destekler ve daha çok askeri teçhizat ve silah elde demedi. Tam tersine ise Suudi Arabistan ve Türkiye gibi ülkelerin mezhepçilik üzerinden yürüttükleri propagandalarını desteklemiş oldu.

Hamas, bugün bunu anladığı için artık İran'a dönmeye ve Suriye'ye karşı çok güzel mesajlar vermeye çalışıyor. Tarafsız olduğunu gösteren mesajlar vermeye çalışıyor. Şimdi 2012 yılında muhaliflerin bayrağını sallayan Halit Meşal ve Musa Ebu Merzuk, Suriye yönetimiyle hiç bir tartışmalarının olmadığını söylüyor ve Suriye yönetimine karşı olan Hamas içinden bazılarınınsa örgütten dışlandıklarını dile getiriyorlar.

Şimdi ise Türkiye'nin Hizbullah'a olan bakış açısına gelirsek, Hizbullah hiç bir zaman kendini başka ülkelerin politika ve çıkarlarına araç etmedi ve her zaman ülkelerin söylemlerine değil belki eylemlerine baktı. Hizbullah için önemli olan Filistin ve Kudüs meselesidir ve gasıp İsrail'in varlığı meselesidir. Dolayısıyla da Hizbullah tüm ülkelerle ilişkilerini bu perspektife göre belirliyor.

Efendim 1 Mart 2015 tarihinden, ABD ve Türkiye ılımlı muhalifler diye niteledikleri örgütleri, Suriye Ordusu'na karşı savaşmaları için eğitmeye başladı, bunu nasıl yorumluyorsunuz? Böyle bir şey Suriye'deki vekalet savaşının yönünü değiştirir mi?

Şimdi Amerika Başkanı Barack Obama'nın bizzat kendi sözü bu, Obama dedi ki, “Suriye'de ılımlı bir muhalefet yaratmak fantazidir” yani bu olabilecek bir şey değildir ve bunu bizzat Obama'nın kendisi söyledi. Ama bu sözlerden bir kaç hafta sonra, Kongre'den Suriye'deki ılımlı muhalifleri silahlandırmak için kaç milyon dolar bütçe istendi. Aslında ABD Başkanı Obama olayın farkında ve konunun ne olduğunu iyi biliyor, yani bu işin içinde ılımlı bir muhalefet olmadığını ve olmasının da mümkün olmadığını açık açık söylüyor. Ama Barack Obama, birincisi Amerika içindeki Cumhuriyetçiler ve Amerika dışında da Türkiye ve Suudi Arabistan gibi bölgesel müttefikleri tarafından büyük bir baskı altında. Şimdi ise ılımlı muhalefet meselesine yeni diyemiyorlar ve yani bu ilk defa olan bir şey değil. Türkiye'de Özgür Suriye Ordusu Genelkurmayı diye bir şey kurdular. Bu kurumu 7-9 Aralık 2012'de Antalya'da bir otelde kurdular ve şimdi bunun kuruluşu sırasında Amerika, Fransa, Türkiye, İngiltere, Ürdün ve Katar istihbarat servislerinin yetkilileri oldu. Şimdi ben bunları özel bilgiler diye söylemiyorum ve bunlar büyük çapta basında yer aldı. Diğer taraftan ise 11 Kasım 2012'de Amerika, Doha'da Ulusal Koalisyon adlı bir oluşum daha kurdu ve bir ay sonra 7 Aralık'ta da Özgür Suriye Ordusu'nu kurdular. Burada hedefledikleri şey bu oluşumların birisinin siyasi faaliyetleri yürütürken, diğer kanadın ise askeri işlerden sorumlu olmasını hedefliyorlardı. Bu oluşumları kurarken de Esad'a karşı siyasi ve askeri yönden savaş açıp ve kendilerince güya devrim yapacaklardı.

Fakat bu aşamadan yaklaşık bir yıl sonra ve bir sonraki Kasım ayında, ÖSO diye bir şey kalmadı ve bunların içindeki Tevhid Tugayları, İslam Tugayları ve diğer Cihadi ve İslamcı gruplar artık Özgür Suriye Ordusu ve Ulusal Koalisyon'u tanımadıklarını açıkladı ve hepsi ayrıldılar. Bu grupların ayrılmasıyla bir önceki sene boyunca Amerika, Türkiye, Fransa ve İngiltere'nin verdikleri silahlar bugün cihatçı, tekfirci veya aşırıcı denilen grupların eline düşmüş oldu.

Çok somut bir örnek vereyim size, Amerika tanklara karşı kullanılan TOW füzelerini Hazm Hareketi'ne ve Cemal Maruf liderliğindeki Suriye Devrimciler Cephesi'ne veriyordu, bu silahları bugün kimden çıkıyor? Nusra Cebhesi'nden çıkıyor aynı silahlar ve IŞİD'den çıkıyor, bu silahlarsa Amerika'nın bizzat bunlara verdiği silahlardı ve bunların verdiği silahlar bugün IŞİD veya Nusra'da ne geziyor? bu böyle oluyor, ya bu gruplar bu cihatçı gruplarla işbirliği yapıyor, ya satıyor veya sahada kaybettiği zaman silahlar IŞİD ve Nusra Cephesi'nin eline düşüyor.

Burada söylemek istediğim şey bu ki, Suriye'de “ılımlı muhalefet” diye bir şey yok ve zaten de Amerika Başkanı Obama bunu dile getirdi, ama yine de bazılarının bu hevesten ve fantaziden hâlâ vazgeçmediklerini görüyoruz. Bu oyun ve plan şimdiye ait bir şey değil ve zaten 2012 yılından beri gündemde olan bir şey, ama Amerika ve müttefikleri bunu uygulamada başarısız olmuş ve olacaklar gibi de görünüyor.

Sayın Dursunoğlu, son dönemde Libya'nın da karıştığını ve git gide Suriye gibi bir duruma düşürülmek istendiğini görüyoruz, aynı zamanda IŞİD'in Afrika kolu da orada etkili ve bir de Mısır'ın bunların mevzilerine karşı hava bombardımanı söz konusu, Türkiye ise bu konuda Mısır'ı sert bir şekilde eleştirdi, bu olaylar ve gelişmelerle ilgili yorumunuz nedir?

Libya'da şu anda görünürde üç tane yönetim var: Trablus'taki hükümet ve içinde İhvancılar'ın da olduğu Trablus hükümeti ve Türkiye bunları destekliyor, ikincisi Tobruk'taki hükümet bunu da Mısır ve Suudi Arabistan destekliyor ve üçüncüsü ise Derne ve Siirt'teki tekfirciler ve IŞİD terör örgütünün kurmuş olduğu hükümetler. Bir de bunların dışında her mahalle başında neredeyse ayrı birer devlet kurulmuş!

En son da 21 Kıpti'nin IŞİD tarafından öldürülmesinden sonra Mısır da Ürdünlü pilotun yakılmasından sonra Ürdün'ün gösterdiği tepki gibi böyle bir tepki gösterdi ve bombalamaya başladı. Türkiye ise başından beri Mısır'la kavgalı olduğu için, kendince onu dengelemeye çalışıyor, ama şimdi ortada böyle bir gerçek var, yani “Libya devrimi” diye kendilerini öve öve bitiremedikleri bir dönemde bakın mesele nereye geldi. Yani Muammer Kaddafi evet diktatördü, evet menfur bir adamdı, ama sonuçta Libya'da bir “istikrar ve güvenlik” vardı. Fakat şu an ise Libya'nın ne olacağı belli değil ve bütün bunlara rağmen Suriye'ye hâlâ neden dış müdahale olmuyor diye bazıları çığırtkanlık yapıyor.

Bakın Libya'ya dış müdahale oldu ve dış müdahaleyle bir devrim gerçekleşti, ama Libya'nın şimdiki durumu bu, üçe bölünmüş bir durumda. Neredeyse her mahalle başında bir hükümet kurulmuş durumda ve geleceği de maalesef daha iyi olacakmış gibi de görünmüyor, ama hâlâ yine de bazıları nedense Suriye'ye yönelik de böylesi bir dış müdahale istiyor.

Kaynak: mehrnews

 

 

Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar