15617-images.jpg
  • Anasayfa» 
  • Röportaj»
  •  "Erdoğan, Sisi ve Hariri, hepsi aynı ağızdan konuşuyor, bu ağız Suudi ağzıdır"

"Erdoğan, Sisi ve Hariri, hepsi aynı ağızdan konuşuyor, bu ağız Suudi ağzıdır"

Lübnan’da Hariri, Mısır’da Sisi, Türkiye’de Erdoğan aynı ağızdan konuşuyor, bu ağız Suudi ağzıdır. Mısır darbesinin mimarı olan Suudilere tek kelime edemeyen Erdoğan, darbeci dediği Sisi ile birlikte Suudilerin Yemen ordusuna gönüllü asker oldu.

31 Mart 2015 Salı

Suudi Arabistan Rejimi, geçtiğimiz günlerde bazı Fars Körfezi ülkelerinin de yardımıyla uluslararası hukuku tamamen yok sayarak ve Yemen'in ulusal egemenliğini ihlal ederek, bu ülkeye ve mazlum halkına karşı hava saldırısı başlattı.

Suudilerin Yemen'e saldırma nedeni, sözde Husi isyanını bastırmak ve ülkenin istifa etmiş cumhurbaşkanı Mensur Hadi'yi yeniden iş başına getirmekle izah edilmeye çalışılsa da Suudi ve diğer baskıcı bölge yönetimlerinin Yemen'e ve bu ülkenin özgürlük ve bağımsızlık yanlısı mazlum halkına karşı düzenlediği hava saldırılarının asıl nedeninin, Yemen devriminin kendi ülkelerine sıçramasını önlemek amaçlı olduğu malum.

Diğer taraftan, bazı devletlerin Yemen halkının devrimini tamamen mezhepsel ve İran destekli bir hareket olduğunu gösterme girişimleri de ilginçtir. Bu hükümetlerin başında da Türkiye'deki AK Parti yönetimi ve özellikle de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısır'daki Sisi yönetimi ve Lübnan'da Saad Hariri liderliğindeki Al-Mustakbel hareketi  gelmekte ve adeta bu konuda anlaşmış durumdalar.

Mehrnews'in, Ortadoğu uzmanı ve Yakın Doğu Haber Sitesi Editörü, araştırmacı ve yazar Alptekin Dursunoğlu ile bu konular üzerine yapmış olduğu röportajı istifadenize sunuyoruz:

Efendim, Yemen halkının değişim isteği ve Bat ve emperyal güçler destekli düzene karşı devrim girişimini, Suudi Arabistan liderliğindeki blokun askeri saldırıyla bastırma politikasını neye bağlıyorsunuz?

- Suudilerin siyasi alanda Ensarullah Hareketi ile baş edebilecek bir siyasi akla sahip olmaması Yemen saldırısının gerçek sebebidir. Ensarullah Hareketi hiçbir zaman Yemen'e tek başına hakim olmak istemedi; her zaman Ulusal Barış ve Katılım Anlaşması'nın uygulanmasını istedi. Tüm siyasi grupların yönetime katılması gerektiğini savundu.

Ulusal Barış ve Katılım Anlaşması Yemen'deki tüm siyasi grupların imzaladığı bir anlaşmaydı. Ancak Suudilerin adamı Mansur Hadi, bu anlaşmayı uygulamayarak Yemen'de eski düzeni sürdürmeye çalıştı. Ensarullah liderliğindeki devrimciler, eski düzene razı olmayacaklarını ve Mansur Hadi'nin ülkeyi 6 parçaya bölmesine karşı çıktılar. 2014 yılının Ağustos ayında Ulusal Birlik Hükümeti kurulması için sivil gösteriler yaptılar. Eski rejimin adamı General Ali Muhsin el-Ahmer bu gösterileri şiddet kullanarak bastırmaya çalıştı; ama devrimcilere yenilerek ülkeden kaçmak zorunda kaldı. 21 Eylül 2014'te Ensarullah başkent Sana'yı kontrol altına aldı.

Ama Mansur Hadi ile Suudilerin komploları bitmedi. Ocak ayında Cumhurbaşkanlığı Muhafızları aracılığı ile kabile güçlerini silahlandırıp devrimcileri etkisiz hale getirmeye çalıştılar; ama yine yenildiler ve Ensarullah Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nı kontrol altına aldı.

Ensarullah sorunun çözümü için müzakereler yapılmasını ve Ulusal Barış ve Katılım Anlaşması'nın uygulanmasını teklif etti. Mansur Hadi sorunu çözmeye çalışmak yerine istifa ederek daha büyük bir kriz yarattı.

Ensarullah, Mansur Hadi'den istifasını geri almasını ve ülkeyi yönetimsiz bırakmamasını istedi; ancak istifa kararı Hadi'ye değil Suudilere aitti. Onlar bu şekilde Ensarullah'ı darbeci olarak göstermek hem Yemen içinde hem de uluslararası alanda yalnızlaştırabileceklerini düşündüler.

Ama bunda da başarısız oldular; çünkü Ensarullah ülkenin yönetimsiz kalmaması ve otorite boşluğu doğmaması için cumhurbaşkanlığı kurulu oluşturulmasını istedi ve diğer siyasi gruplara bu kurula katılma çağrısı yaptı. 6 Şubat'ta Anayasa Bildirisi adlı bir süreç başlattı. Diğer siyasi gruplar tam anlaşmaya varmak ve geçiş sürecine katılmak üzereyken Mansur Hadi Sana'dan Aden'e gitti ve istifasını geri aldığını açıkladı.

Daha önce Hadi'ye istifa ettiren Suudiler, bu kez Hadi'nin yeniden cumhurbaşkanlığına dönmesine karar vermişti. Amaçları Sana'daki devrimci yönetimi yasadışı ilan edip Aden'de kuracakları hükümetle uluslar arası desteği de alarak eski düzeni korumaktı. Bu, Yemen'i Libya haline getirecek tehlikeli bir oyundu. Teröristlerin iki hafta önce Sana'da camileri hedef alan saldırıları üzerine devrimciler ülkeyi parçalanmaya ve kaosa götürecek bu oyunu bozmak için harekete geçti ve Aden'e kadar ilerledi.

Hadi ise Suudilere askeri müdahale çağrısı yaparak ülkeden kaçtı.

Suudiler, siyasi alandaki bu yenilgilerini şimdi Yemen halkını cezalandırarak telafi etmeye çalışıyor; ama eğer bu yöntemin hiçbir işe yaramayacağını İsrail'in Güney Lübnan tecrübelerine bakarak öğrenebilirler.

Sayın Dursunoğlu,  neden Batı, Suudi Rejimi ve AK Parti iktidarı ve özellikle de sayın Erdoğan, Yemen halkının ırk, din ve mezhebine bakmaksızın zulme ve dış müdahaleye karşı başlattığı devrimi, sadece din ve mezhepsel bir savaşmış gibi göstermeye çalışıyor?

- Lübnan'da Hariri, Mısır'da Sisi, Türkiye'de Erdoğan aynı ağızdan konuşuyor, bu ağız Suudi ağzıdır. Mısır darbesinin mimarı olan Suudilere tek kelime edemeyen Erdoğan, darbeci dediği Sisi ile birlikte Suudilerin Yemen ordusuna gönüllü asker oldu. Suudilere bağımlılık bakımından Erdoğan'ın Sisi'den aslında hiçbir farkı yok. Çünkü her iki ülkenin ekonomisi de Körfez sermayesi ile ayakta duruyor.

Erdoğan, Yemen konusunda doğrudan İran'ı hedef alarak sadece Suudilere karşı görevini yerine getirmekle kalmıyor. Erdoğan'ın Yemen konusunda İran'ı hedef alan açıklamalarından yarım saat sonra ABD Başkanı Barack Obama ile telefon görüşmesi yapması bir başka gerçeği daha ortaya koyuyor.

Erdoğan 7 Haziran seçimlerinden sonra başkanlık sistemine geçmek istiyor ve İran'a saldırıp Obama'ya selam durarak başkanlık sistemi konusunda Washington'dan destek almaya çalışıyor.

Mansur Hadi'nin dışişleri bakanı bile İran'ın Yemen'e dün asker gönderdiği yalanını söylerken Erdoğan'ın 2 gün önce İran'dan Yemen'deki güçlerini çekmesini istemesi gülünç bile olmayacak kadar zavallı bir açıklamadır.

Erdoğan 2010 yılından beri “mazlumdan yana olmak”, “rejimlere karşı halklardan yana olmak” “ilkeli dış politika”, “ABD ve İsrail karşıtlığı” gibi sloganlar atıyordu. Erdoğan'ın izlediği bölge politikasının sonuçlarını görenler şimdi bu sloganlara sadece gülüyor.

Suriye ve Irak'ta silahlı gruplara verdiği desteği “rejimlere karşı halktan yana olmak” sloganı ile açıklayan Erdoğan Yemen'de Suudilerin Yemen halkını bombalamasını desteklediğini söylüyor. Bu, kendi yalanını yalanlamak değil de nedir?

Kaynak: old.mehrnews.com

 

Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar