483eb710c20e9579d21dffc5285beb15-730x410.jpg

“Çözüm süreci, sınırları açmaktan fazlasını gerektiriyordu”

"Türkiye’nin insani yardım olarak kapılarını açması, yerine getirmekle sorumlu olduğu ve vaat ettikleriyle örtüşen bir performansı asla işaret etmiyor.”

10 Ekim 2014 Cuma

‘Kobani'ye destek' eylemleri gündemdeki yerini koruyor. Eylemlerin neden bu kadar şiddetlendiği ve hükümetin bundan sonraki süreçte nasıl bir hamle yapacağı ise merakla bekleniyor. Yaşananları değerlendiren Arzu Yılmaz ise Türkiye, Kürtlere gereken desteği vermediği için olayların şiddetlendiğini düşünüyor.

Kobani'de yerel unsurların IŞİD'le mücadelesi sürüyor. Türkiye'de ise Kobani'deki mücadeleye destek verilmemesi nedeniyle çıkan olaylar, gerilimi tırmandırıyor. Hayatını kaybedenlerin sayısı bugün 23'e (haberi girdiğimiz şu saatler itibariyle hayatını kaybedenlerin sayısı maalesef daha da artmış bulunmakta) yükselirken, süren olaylarda çok sayıda yaralı ve gözaltı olduğu biliniyor. Kimi kentlerde sokağa çıkma yasağı ise sürerken, sokaktaki ‘Kobani'ye destek' eylemlerinin nasıl bu boyuta varabildiği, ne kadar süreceği ve hükümetin izleyen süreçte nasıl bir tepki vereceği merak ediliyor.

Türkiye'de günlerdir gündemden düşmeyen ‘Kobani'ye destek' eylemlerinin neden bu kadar şiddetlendiğini ve hükümetin çözüm sürecinde bundan sonra nasıl bir politika edinebileceğini, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünde doktora öğrencisi olan ve Kürdistan sorununa ilişkin yaptığı çalışmalarıyla tanınan Arzu Yılmaz, RS FM'de değerlendirdi.

 

“IŞİD, Akdeniz'e çıkabilmek için Kobani'yi hedef almış olabilir”

Öncelikle, IŞİD'in neden Kobani'yi hedef aldığını değerlendiren Arzu Yılmaz, buna somut bir yanıt bulmanın çok da kolay olmadığını belirtiyor. Yılmaz, “Ama Şengal saldırısında Zaho'ya doğru ilerlemeye çalışması ve ardından Kobani'ye saldırması beklentilerin tersine, IŞİD'in Türkiye ile komşu olmak gibi stratejik bir tercih yaptığını gösteriyor. Bunda etkili olan bir başka nokta da Akdeniz'e çıkma konusunda, oranın arka planına da güvenlik altına alacak şekilde bir hat oluşturmaya çalışıyor IŞİD. En objektif koşullarda, somut olarak görünen bu” diyor.

 

“IŞİD'İN Türkiye'yi karşısına alması, stratejik akla uygun değil”

Yakın zamanda IŞİD'in Türkiye'deki büyük kentlerde saldırılar düzenleyebileceğine ilişkin bir istihbarat bilgisi, güvenlik güçlerini teyakkuza geçirmişti. Yaşanan son gelişmelerin ardından IŞİD'in böylesi eylemler düzenleme olasılığına da değinen Yılmaz, şunları söylüyor: “IŞİD en nihayetinde bir terör örgütü. Daha önce de ilan ettiği üzere, Türkiye de kontrol etmeyi arzu ettiği alan içinde yer alıyor. Dolayısıyla böyle bir şey düşünülebilir ama IŞİD'in bugüne kadarki faaliyetlerine dikkat ettiğinizde, Musul'daki rehine krizinin dışında Türkiye'yi doğrudan hedef alan herhangi bir terör eylemi görülmedi. Bunda iddia edildiği gibi Türkiye'nin IŞİD'le arka planda yardımlaşmasının etkisi var mıdır, bilmiyoruz. Irak ve Suriye çökmüş devletler, Türkiye ise NATO üyesi olarak daha güçlü bir ülke ve IŞİD'e cevap vermesi daha muhtemel. Şu anda IŞİD'in Türkiye'yi doğrudan karşısına alması, en azından lojistik olarak hiç stratejik akla uygun görünmüyor.”

 

“Türkiye, Kürtlere vaat ettiği desteği vermedi”

Yılmaz, ‘Kobani'ye destek' eylemlerinin neden bu kadar şiddetlendiği konusunda ise “Kürtler neden Kobani konusunda bu kadar hassas davranıyorlar ya da Kürtlere destek veren Türkiye'nin başka şehirlerindeki sivil toplum örgütleri ya da sendikalar bu işe neden bu kadar destek veriyorlar?” sorularını soruyor ve şöyle yanıtlıyor: “Çünkü sadece insani krizden ibaret bir olaydan bahsetmiyoruz. Olayın çok ciddi siyasi boyutu var ve nihayetinde Türkiye'nin geleceğini ipotek altına alacak bir kırılmaya işaret ediyor. Bundan dolayı hem Kürtler hem de Kürt hareketine destek verenler Kobani meselesine bu kadar sahip çıkıyor. Türkmenlerin ve Ezidilerin yaşadıkları çok ciddi insani dramlara karşı örneğin ABD ön alıcı bir tedbir geliştirdi. Fakat Kobani konusunda böyle bir çabuk refleks doğmadı. Türkiye'nin Kürtlerle çözüm süreci diye adlandırılan angajmanı, sınırları açıp insanları kabul etmesinden daha fazlasını gerektiriyordu. Nihayetinde Kürtlerdeki inanış ‘Artık Ortadoğu'da sınırların değiştiği ve kaos ortamının yaşandığı bir dönemde Türkiye ile birlikte hareket edeceğiz' şeklindeydi. Bu Ahmet Davutoğlu'nun da Recep Tayyip Erdoğan'ın da telaffuz ettiği bir şeydi. Hal böyleyken Kürtler, 2 yılın sonunda geldikleri noktada karşı karşıya kaldıkları Irak Kürdistan'ına ve Rojava'ya yönelen IŞİD tehdidi karşısında Türkiye'den somut bir destek göremediler. Türkiye'nin insani yardım olarak kapılarını açması, yerine getirmekle sorumlu olduğu ve vaat ettikleriyle örtüşen bir performansı asla işaret etmiyor.

 

“Süreç Kürt partilerinin eylemi ve söylemi üzerinden okunmamalı”

Ayrıca Kürt halkının genelinde çok ciddi bir yılgınlık olduğunu dile getiren Yılmaz, bunun sebeplerini de “Son iki yıldır insanların beklentilerini çok yükselten, barışıp kardeşçe, refah içinde yaşamak üzere motive olan bir toplumun birden bire canlarını tehdit edercesine bir riskle karşı karşıya kalmaları bir travma yarattı. Ben ısrarla bu sürecin Kürt partilerinin eylemi ve söylemi üzerinden değil, o partilere de enerjisini veren kitlelerin sosyolojisi ve psikolojisi üzerinden okunmasının çok faydalı olduğunu düşünüyorum” şeklinde açıklıyor.

 

“Türkiye, olmayacak duaya ‘âmin' diyerek Müslüman görünmeye çalışıyor”

IŞİD'in Kobani saldırıları başladığında PKK cephesinden çözüm sürecinin bittiğine ilişkin açıklamalar gelmişti. Durum giderek kritikleştiği şu tarihlerde ise hükümetin nasıl bir adım atacağı merakla bekleniyor. Arzu Yılmaz ise hükümetin politikasını anlamanın çok mümkün olmadığı görüşünde. Yılmaz, “Cumhurbaşkanı ile Başbakan'ın açıklamaları en azından son 20 gündür farklı noktalara işaret ediyor. Ama son tahlilde Türkiye, olmayacağını bildiği bir duaya ‘Amin' diyerek Müslüman görünmeye çalışıyor. Türkiye, Ortadoğu'da doğrudan IŞİD'le bir silahlı mücadeleye girmek istemiyor. Bunu tam da IŞİD'in destek bulduğuna inandığı Sünni kitleyle arasına herhangi bir husumet girmesini istemediğinden yapıyor. Ama öte yandan uluslararası baskıya bir şekilde mecbur kalarak koalisyonla birlikte hareket etme kararı almış görünüyor. Olmayacak duaya ‘Amin' diyerek Müslüman görünmeye çalışmak da bu noktada ortaya çıkıyor. Bu koalisyona katılırken, koalisyonun diğer ortaklarının hiç de kabul etmeyeceği bir takım şartları öne sürüyor. Bu noktadan hareket ettiğiniz zaman, bundan sonraki çözüm sürecinin Kürtler ve Türkiye ya da AK Parti ile PKK arasındaki müzakere seyrinden çok, bundan sonra Türkiye'nin Suriye'de nasıl hareket edeceğine bağlı olarak kaderinin tayin edileceğini düşünüyorum” diyor.
 

Kaynak: turkish.ruvr.ru

 

Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar