Ekran Alıntısı Nasrallah.JPG
  • Anasayfa» 
  • Analiz»
  •  Güney Lübnan'ı işgalden kurtaran Hizbullah buna Kuzey Filistin'de devam ediyor

Güney Lübnan'ı işgalden kurtaran Hizbullah buna Kuzey Filistin'de devam ediyor

Siyasi kariyerini ve aşırılık yanlısı koalisyon hükümetini güvence altına alma zorunluluğuyla hareket eden Netanyahu, kendisini kuzeyde Hizbullah ile gerilimi tırmandırmak zorunda kalabilir. Böyle bir karar, yerleşimci işgalinin ortadan kaldırılmasına yönelik ivme zaten tüm hızıyla devam ederken, kuzey Filistin'deki askeri işgalin sona ermesini hızlandırarak kaderini belirleyebilir.

1 Nisan 2024 Pazartesi
İNTİZAR - Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah 3 Kasım 2023'te yaptığı açıklamada "Bugün Lübnan cephesinde yaşananlar çok önemli, etkili ve varlığın tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir durumdur" dedi.
 
İsrail'in Gazze Şeridi'nde devam eden soykırım kampanyasına odaklanan daha geniş bölgesel savaşın bir parçası olarak, şüphesiz ilgi odağı olan cephelerden biri de Yemen cephesidir. Bu cephe giderek artan bir uluslararası ilgi topluyor. Daha spesifik olarak, Ensarullah'a bağlı silahlı güçlerin İsrail bağlantılı gemilere yönelik deniz operasyonları genişledi. Sadece Kızıldeniz'de faaliyet göstermiyorlar, aynı zamanda iddialı bir şekilde Hint Okyanusu'na da açılmış durumdalar.
 
Ancak son haftalarda tırmanan çok cepheli çatışmanın bir başka cephesi daha var. Yemen açıklarındaki faaliyetlerin gölgesinde kalsa da bu cephe işgal altındaki Filistin'in kuzeyinde yer alıyor. Bu cephede Lübnan'daki Hizbullah hareketi ve onun silahlı kanadı İslami Direniş yer alıyor.
 
Aslında bu cephe, 7 Ekim 2023'te Hamas liderliğindeki El Aksa Tufanı direniş operasyonunun başlamasından bir gün sonra Direniş Ekseni tarafından açılan ilk cephe olmuştu. Lübnan direniş hareketi 8 Ekim'de işgal altındaki Şebaa Çiftliklerinde bulunan üç İsrail mevzisine güdümlü roket ve topçu saldırısı düzenledi. Filistin halkıyla "dayanışma" amacıyla gerçekleştirilen bu saldırı, işgal ordusuyla sınır ötesi karşılaşmalara yol açtı.
 
Altıncı ayına giren eşi benzeri görülmemiş bir Filistin direniş operasyonunun ortasında çok cepheli bir çatışmanın içine çekilmekten çekinen İsrail, başlangıçta kuzey cephesindeki çatışmaları önemli ölçüde tırmandırmamaya dikkat etti. Bunun yerine, öncelikle güneydeki Hizbullah altyapısına yönelik hedefli suikastlar ve saldırılar düzenledi ve Lübnan'ın stratejik derinliğine saldırmaktan kaçındı.
 
Benzer şekilde Hizbullah da hesaplı bir şekilde İsrail'in sınırdaki gözetleme sistemlerini bozmaya odaklandı. İsrail'e başka bir yıkıcı ve maliyetli savaş için gerekçe sağlayabilecek eylemlerden kaçındı. Bu, Hizbullah'ın Lübnan'ın ekonomik kriz ve siyasi belirsizlikle karşı karşıya olduğunu hesaplamasına dayanıyordu. Bu koşullar altında, kapsamlı bir savaş Lübnan'ın refahına zarar verecektir.
 
Ancak kaçınılmaz olarak İsrail Gazze'deki etnik temizlik kampanyasını hızlandırdı ve Ekim ayı sonunda çok gecikmiş bir kara saldırısı başlattı. Soykırıma varan savaş suçları işledi. Bunun sonucunda Hizbullah ile işgal ordusu arasındaki sınır ötesi eylemler de yoğunlaştı. Kasım ayı itibariyle Hizbullah, İsrail karakollarına ve kışlalarına karşı güçlü bir orta menzilli mobil balistik füze olan Burkan da dahil olmak üzere çatışmaya "yeni" ağır silahlar soktu.
 
İsrail'in Beyrut'un güney banliyölerinden biri olan Hizbullah'ın kalesi Dahiye'de Hamas lider yardımcısı Salih El-Aruri ve altı kişiyi hedef alan bir insansız hava aracı saldırısı gerçekleştirmesiyle durum tehlikeli bir şekilde tırmanmıştır. Ayrıca Güney Lübnan'da çok sayıda Lübnanlı sivilin hayatına mal olan saldırılar da devam etmektedir.
 
Gazze'de kalıcı bir ateşkes olmamasına sonrası İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant Hizbullah'a yönelik saldırıları arttırma sözü verdi. Gallant, İsrail'in soykırım hedeflerine ulaşana kadar güneyden bağımsız olarak saldırılarına devam edeceğini belirtti. Nitekim bazı gözlemciler, Gazze savaşında ateşkes sağlanması halinde -ki bu işgal varlığı için stratejik bir yenilgi anlamına gelecektir- İsrail'in odağını kuzey cephesine kaydıracağını düşünüyor.
 
Ortadoğu Stratejik İlişkiler Enstitüsü Direktörü Sami Nader, Asharq Al-Awsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Gazze'de ateşkes sağlanırsa İsrail kuzey cephesine daha fazla odaklanacaktır."
 
Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah'a göre, Gazze'deki Refah'ın planlanan işgali bile Siyonist varlığın kaybının bir göstergesi olacaktır. Başbakan Benjamin Netanyahu'ya hitaben yaptığı bir konuşmada şunları söyledi: "Gazze savaşının hiçbir hedefine ulaşamadınız, Refah operasyonu bile size bir zafer görüntüsü vermeyecek."
 
Gerçek şu ki kuzey cephesinde yaşanacak herhangi bir ciddi tırmanış, işgal altındaki Filistin'de devam eden bağımsızlaşma çabalarını hızlandıracaktır. Hizbullah, 1985 yılında İsrail'in Güney Lübnan'da uğradığı yenilgide ve 2000 yılında Siyonistlerin utanç içinde kaçmasıyla sonuçlanan kapsamlı yenilgide görüldüğü gibi, özgürleşmenin silahlı direnişle sağlanabileceğini önceki on yıllarda kanıtlamıştır.
 
İsrail medyası bile Hizbullah'ın Celile bölgesinde yarattığı ve işgal ordusunu direniş hareketiyle nasıl yüzleşeceği konusunda kararsız bırakan "taktiksel zorlukları" kabul etti. Bu gelişme, bölgenin son altı ay içinde Siyonist yerleşimcilerden önemli ölçüde arındırıldığı (ya da daha doğru bir ifadeyle dekolonize edildiği) bir dönemde yaşandı. Şu anda Lübnan sınırı boyunca birçok "hayalet şehir" bulunuyor.
 
Yedioth Ahronot'un aktardığına göre yüksek rütbeli bir işgal ordusu subayı şöyle diyor: "Kuzeyi korumaya ve görevimi yerine getirmeye kararlıyım ama bölge sakinleri olmayınca insan ister istemez amacını sorguluyor."
 
Yayın organı şöyle devam ediyor: "Acı gerçek şu ki, Celile artık bir zamanlar gelişmekte olan haline benzemiyor, aksine kontrolün gerçekten kimin elinde olduğunun belirsiz olduğu, savaştan harap olmuş bir bölgeye benziyor." ve "1990'larda güney Lübnan'da savaş deneyimi olanlar o günleri hemen hatırlayacaktır."
 
Ekim ayı sonunda İsrail ordusu kuzey topraklarındaki 28 yerleşimi boşaltma planlarını açıklamıştı. Ordunun yerleşimcilerden yerleşimlerine geri dönmelerini istemesine rağmen, 60,000 "sakinin" çoğu Hizbullah'ın neredeyse her gün gerçekleştirdiği saldırılar nedeniyle sınır bölgelerine geri dönmeyi reddediyor.
 
Kibbutz hareketinin lideri Nir Meir Haaretz'e verdiği bir röportajda şu uyarıda bulundu: "Eğer Hizbullah'ın [elit] Radvan Gücü Litani Nehri'nin kuzeyine sürülmezse, kuzey [sınırı] boyunca hiçbir Yahudi yerleşimi kalmayacak ve buna tahliye edilen 28 kibbutzim de dahil."
 
Daha da önemlisi, Dünya Siyonist Örgütü'nün girişimiyle İbrani Üniversitesi tarafından yurtdışında yaşayan İsrailliler arasında yapılan son ankete göre, katılımcıların yüzde 80'i İsrail'e dönmeyi düşünmediklerini söyledi. Bu, şu anda yaşadıkları ülkelerde kendilerini güvende hissetmemelerine rağmen böyledir.
 
Gazze'deki sivil ölümlerinin korkunç boyutlara ulaştığı, ABD ve uluslararası toplumdan gelen baskıların arttığı, işgal rejiminin giderek yalnızlaştığı ve ekonomik olarak zorlandığı bir ortamda Tel Aviv kaçınılmaz olarak bir ateşkes zorunluluğuyla karşı karşıya kalacaktır.
 
Siyasi kariyerini ve aşırılık yanlısı koalisyon hükümetini güvence altına alma zorunluluğuyla hareket eden Netanyahu, kendisini kuzeyde Hizbullah ile gerilimi tırmandırmak zorunda kalabilir. Böyle bir karar, yerleşimci işgalinin ortadan kaldırılmasına yönelik ivme zaten tüm hızıyla devam ederken, kuzey Filistin'deki askeri işgalin sona ermesini hızlandırarak kaderini belirleyebilir.
 
Ömer Ahmed

 

Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar