41838-cats.jpg

Düşman oklarının gösterdiği

BAE ile başlayıp Bahreyn'in katılımı ile birlikte devam eden ve en son bir dönem Direniş Ekseni'ne verdiği destekle bilinen Sudan'ın da dahil olma yönünde ortaya konulan irade ile iyice belirginleşen İsrail ile normalleşme süreci ile birlikte bir ittifakın oluştuğu anlaşılıyor. Peki, bu ittifakın amacı, taraftarları ve karşıtları kimler olduğu sorularının cevapları önemlidir.

3 Kasım 2020 Salı
İNTİZAR -Amerika'nın himayesi, moderatörlüğü ve esasen hegemonyasında gerçekleştirilen İsrail ile normalleşme operasyonu aslında bölgede İran'a karşı gerçekleştirilen bir ittifakın inşasını içermektedir.
 
Bu bağlamda yaşananların gerçek boyutları, hedefleri, esasen kimi veya kimleri veya hangi değerleri düşman olarak belirlediğini görebilmek için "düşmanın oklarının takip edilmesi" esası üzerinden bir İsrail haber sitesi olan News1'de yer alan bir analizi ilginize sunuyoruz... 
Yeni bir bölgesel ittifaka doğru
İsrail'in Orta Doğu'da İran önderliğindeki düşmanları, İsrail ile normalleşme anlaşması yaptığını duyuran Sudan'da meydana gelen değişikliği sindirmekte halen zorlanıyor. Bu ülkenin 1967 Hartum Konferansına ev sahipliği yapmış olması ve bu konferansta Arap ülkelerinin İsrail'in tanınmaması, onunla müzakere edilmemesi ve onunla barış yapılmaması şeklinde üç kırmızı çizgi açıklaması ise işin ironik tarafını oluşturuyor.
 
O dönemden bu yana Akdeniz ile Kızıl Deniz'de ve 40 milyon nüfusa sahip, ekonomik, bölgesel ve uluslararası çıkarları büyük önemli değişimler için harekete geçen Sudan'da köprünün altından çok su aktı. 
 
Sudan'ın Arap Birliği ile Arap Barış Girişimi'nin kararlarından ayrıldığını, bu boş kararların kendi hayati çıkarlarına zarar vermesine izin vermediğini ve aynı zamanda Filistinlilerin taleplerini göz ardı ederek onların değil kendi çıkarlarını öncelediğini hatırlamak önemlidir. 
 
Sudan yeni bölgesel ittifaka dahil olacak
 
İsrail istihbarat bakanı Eli Cohen 25 Ekim'de Sudan gazetesi El Sudani'ye bir röportaj verdi ve ABD ile İsrail'in Mısır, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri ve Sudan'ı Amerikan şemsiyesi altında bir araya getirecek yeni bir bölgesel ittifak üzerinde çalıştığını duyurdu.
 
Başka ülkelerin de bu ittifaka katılmasını beklediğini söyleyen Cohen ittifakın amaç ve hedefleri hakkında ise ayrıntı vermedi.
 
Bakan Eli Cohen, Sudan heyetinin iki ülke arasındaki ilişkiler ile ekonomik meseleleri tartışmak üzere İsrail'e gelmesini tahmin ettiğini ve iki ülke arasındaki barış anlaşmasının resmen imzalanmasından sonra ve Hartum'dan İsrail heyetine onay çıkmasının ardından kısa bir süre içinde Sudan'a gidecek heyete başkanlık edeceğini açıkladı.
 
Öte yandan, Sudan Bağımsızlık Konseyi üyesi General Yasir Eleta, İsrail ile normalleşmenin arkasında ordunun bulunduğunu açıkladı.
 
Sudan ordusu İsrail ile normalleşme anlaşmasına giden yolda gücü dahilinde herşeyi yapıyor ancak Sudan'da iç politika sahnesi sakinleşmiş değil.
 
İsrail ile normalleşmeye karşı çalışmak üzere çeşitli partiler arasında bir cephe oluşturmak için müzakereler başlamış bulunuyor. Bu cephede Selefi İslamcı partiler, Müslüman Kardeşler ve öncü din adamları bulunacak.
 
Ancak Sudan ordusunun değerlendirmelerine göre ülkedeki hiçbir siyasi örgüt İsrail ile normalleşme anlaşmasını ve bu anlaşmanın hayata geçirilmesini engellemede başarılı olamayacak.
 
Bir zamanlar El Kaide lideri Usame bin Ladin'i ağırlayan, İran'dan Hamas ve Gazze Şeridi'ne silah kaçırılmasında yıllarca kilit rol oynayan ve hatta 2012'de İran'ın Hamas için bir mühimmat fabrikası kurmasına izin veren Sudan, terörizm ve İran ile bütün bağlarını kopardığını duyurdu ve İran tehlikesi ile radikal İslam'a karşı kurulacak yeni ittifaka katılması bekleniyor.
 
Kızıl Deniz'de kıyıları ile limanları olan ve yeni askeri üsler kurmaya uygun Sudan, bölgesel ittifak için önemli bir stratejik kazanım olacak. 
 
Kudüs'teki önemli politik figürler Bakan Eli Cohen'in bahsettiği bölgesel ittifakın üç hedefi olduğunu söylüyor:
 
A. İran tehlikesiyle başa çıkmak ve İran'ın Orta Doğu'daki yayılmacı eğilimlerinin önünü kesmek.
 
B. Orta Doğu'da Türkiye ve Katar öncülüğündeki 'Müslüman Kardeşler' ekseninin güçlenmesi ile nüfuzunu durdurmak ve İslami terörle mücadele.
 
C. İsrail ile Filistin Yönetimi arasında köprü vazifesi görecek ve siyasi bir çözüme ulaşmak için Filistin Yönetimi'ni İsrail ile müzakere masasına geri döndürmeye ikna edecek bir ittifak oluşturmak. Bu ancak Filistin Yönetimi'nin başındaki isim Mahmut Abbas'ın siyaset sahnesinden çekilmesi ile olabilir.
 
İran – Müslüman Kardeşler İşbirliği
 
İsrail ile Orta Doğu'daki ılımlı Arap rejimleri için tehlikenin kaynağı Şii İran'ın Sünni Müslüman Kardeşler hareketi ile işbirliğidir.
 
Daha bu hafta Şii Irak hükümetinin Irak'taki Müslüman Kardeşleri terörist bir hareket kabul edilmesi konusunda Mısır'ın ve Arap Birliği'nin isteklerini reddetmesi yeni bir somut örnek oldu.
 
Irak hükmet sözcüsü Ahmed Molla 25 Ekim'de basına şunları söyledi:
 
'Irak'ta bir grup ancak sivilleri hedef alan terörist bir eylemin ya da silahlarını devlete çevirmesinin ardından terör örgütü muamelesi görür. Irak hükümetinin Müslüman Kardeşlere yönelik tavrının dünyadaki diğer hükümetlerde yaşananlarla bir ilişkisi yoktur.'
 
İran ile Müslüman Kardeşler eksenine önderlik eden Türkiye, İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki normalleşme anlaşmasını kınamıştı.
 
İran'ın Gazze Şeridi'nde Hamas ve İslami Cihad olmak üzere Müslüman Kardeşler'e ait iki önemli silahlı ortağı bulunuyor.
 
İran baskı altında
 
İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri arasında, İsrail'e bölgede Birleşik Arap Emirlikleri ve kendisine karşı diğer ülkelerle askeri bir ittifak kurması için resmi mühür veren, normalleşme anlaşmasına varılmasının ardından İran büyük bir baskı altına girdi.
 
İsrail'in ABD sponsorluğundaki Arap ülkeleriyle bir ittifaka gitmesi konusunda konuşan sadece İsrail İstihbarat Bakanı Eli Cohen değil.
 
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo 6 Eylül'de yaptığı açıklamada Başbakan Binyamin Netanyahu, Abu Dabi Şeyhi Muhammed bin Zayid ve Başkan Trump'ın Amerikan toprakları ile Orta Doğu'nun korunması için İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri arasında varılan anlaşmayı nasıl başardıklarını ve 'tarihi an'ı anlattı.
 
ABD Dışişleri Bakanına göre İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki normalleşme anlaşması aslında, başka şeyler bir yana ABD'yi korumak için, İran'a karşı kurulan bir siyasi-askeri ittifaktır ve bu yüzden İsrail'in Mısır ve Ürdün ile imzaladığı diğer anlaşmalardan ayrılmaktadır.
 
İranlıların baskı altında olduğuna şüphe yoktur. 5 Eylül günü İran'ın Ceda İran sitesinde yer alan bir haberde Birleşik Arap Emirlikleri-İsrail anlaşmasının açıklanmamamış hedeflerinin oluşturduğu tehlike ve İsrail'in İran'ın güvenliğini doğrudan tehdit edecek şekilde Körfez'de kendisine zemin bulma ihtimaline karşı uyarılar yapıldı.
 
Haberde anlaşma ile İsrail'in Birleşik Arap Emirlikleri'nde İran'ı hedef alacak şekilde bir askeri üs kurabilmesinin yolunun açıldığı tahmini yapıldı.
 
Haberin editörlerine göre İsrail, İran'ın petrol yatakları, limanları ve nükleer reaktörleri gibi stratejik tesislerine yakın olması sebebiyle Birleşik Arap Emirlikleri'ni tercih etti.
 
Habere göre İran, Devrim Muhafızları Komutanı Huseyin Selami'nin birkaç gün önce duyurduğu gibi karşı askeri önlemler almak zorunda kalacak ve Tahran yönetimi Körfez'deki İsrail nüfuzu ile başa çıkabilmek için yeni ittifaklar kuracak.
 
Körfez'deki kaynaklar İran'ın, Yemen'in güneyinde Birleşik Arap Emirlikleri denetiminde olan Sokotra adasında İsrail'in istihbarat üsleri kurmasından ve bu üsler aracılığıyla İran'ın Bab el Mendeb Boğazından Afrika Boynuzu'na kadar Fars Körfezi'ndeki faaliyetlerini izleme imkanı elde etmesinden kaygı duyduğunu iddia ediyor.
 
Geçmişte, diktatör Ömer El Beşir döneminde İran ile yakın ilişkileri olan Sudan da şu anda İran karşıtı ittifaka katılmış durumda. Sudan'ın İsrail ile normalleşme eksenine katılması yeni bir bölgesel ittifak şansını güçlendiriyor. Daha fazla ülkenin sürece katılmasıyla birlikte İran'a ve Müslüman Kardeşler'e karşı ittifak güçlenecektir.
 
İsrail ile normalleşme anlaşması imzalayan ülkelerin İsrail'e benzer güvenlik endişeleri ve askeri bakış açıları bulunuyor. Bunlar da Trump yönetiminin Körfez ülkeleri ve diğer Arap devletlerinin katılımı temelinde İran'a karşı bir ittifak kurmaya iten gerçekten iyi sebeplerdir.
 
Bu ittifaka gelecekte liderlik edebilecek kişi Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman'dır. Bin Selman krallığın 'güçlü adamı'dır ve sonraki kral olarak tayin edilmiş olup İran ve Müslüman Kardeşler'e karşı şahinler hattına önderlik etmektedir.
 
Yani mümkün olan en yakın zamanda Suudi Arabistan'ı bu bölgesel ittifaka eklemek çok önemlidir. Trump yönetim ile İsrail'in Suudi Arabistan'ı İsrail ile açıkça normalleşme yoluna sokmak için sahne gerisinde büyük çaba harcamalarının sebeplerinden birisi budur.
 
Çeviri: Gürkan Bayır
NEWS1
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar