Birinci kısım
İNTİZAR - İmad Muğniye hakkında çok şey söylendi, pek çok tanımlama yapıldı. O, ailesinin ve sevenlerinin, Hizbullah'ın, Lübnan'ın, Filistin'in, ulusal ve İslami Direniş'in şehididir. Kendisine, tarihine ve mesajına saygı duyulan bir ümmet şehidi olan İmad Muğniye, insana, mücadeleye ve şerefli bir savaşa saygı duyan bir insanlık şehididir.
Onun üzerine çok söz söylendi. Bunların arasına belki bir takım uydurulan şeyler de karıştı. İmad Muğniye'nin hikâyesi çok uzun. Hatta bu hikâye hayatından, yaptığı işlerden ve başarılarından bile daha uzun. Biz de burada İmad Muğniye hakkında işittiklerimiz ve kavradıklarımızdan bir kısmını anlatacağız. Anlatacaklarımız bazıları için bilinen, bazıları için de alışılmış şeyler olabilir. Her durumda, üzerimizde en azından onu dostça sevmek ve tanımak isteyenler için hakkı vardır.
Ancak bugün, şehadet yıldönümü gelmişken (onu anlatmak) bizim için kaçınılmazdır. Bizler İmad Muğniye'nin sembolünü gerçekten yitirdik mi? Günümüzün Arapları İmad ve benzerlerini yitirdi mi? Bu noktada İmad'ın sadece askeri liderlik vasfından bahsetmiyoruz. Dürüst olmak gerekirse, Direniş hala profesyonel ve yetenekli liderler tarafından yönetilmeye devam ediyor. Bunun aksini söyleyenler, İmad'ın haleflerine darbe vurmadan önce, kendisine karşı çıkmış olur. Son yıllarda meydana gelen savaşlar, söylediklerimizi doğruluyor. İmad Muğniye şehit oldu ama ölmedi. Filistin Direnişi'nin sembolü haline gelen lideri Muhammed Dayf ise, bunun canlı örneğidir.
Burada İmad'ın yalnızca Hizbullah liderliğinden bahsetmiyoruz. Zira Hizbullah, büyük örgüt liderleri ile doludur. İmad Muğniye'nin siyasi ve stratejik liderliğinden de tek başına söz etmiyoruz. Direniş, politik ve stratejik düşünce sahibi pek çok lider ile yönetiliyor. Yukarıda zikrettiğimiz sözlerle, İmad'ın savaş medyası ve hatta mesleki medya dâhil olmak üzere, sadece hünerli bir medya lideri olduğunu veya bombardıman altında ve savaş zamanında olsa bile yumuşak huylu bir insan ve imanlı bir lider olduğunu da tek başına söylemiyoruz. 2006 Temmuz savaşı hakkında konuşuyor, ancak sadece bunu da kastetmiyoruz. Bilakis, İmad Muğniye'den bahsederken, tüm saydığımız özellikleri ve daha fazlasını kapsayan bir liderden bahsediyoruz. Arapların mevcut durumunun, bizim, tarihimiz ve dünyamız için bir model ve sembol olan İmad Muğniye ve onun gibilere ihtiyaç duyduğunu derinden hissediyoruz.
İmad Muğniye, İsrail ile vuruşmuş ve yenilgiye uğratmış büyük bir askeri liderdir. Dışarıdan gelen saldırılar ve onların dostları ile karşı karşıya gelen İmad, bunların tümünü ülkesinden kovmuştur. Yüce bir mücadele için tam bir örnek sergileyen İmad, kimseyi tekfir etmedi, kimseye ihanet etmedi ve kimse ile yer değiştirmedi. Bu yolda kimseyi sırtından bıçaklamayan şehid, kimseye ikiyüzlülük etmedi, satmadı, kurban etmedi ve sınıflandırmadı. Kimseyi mezhebine ve milliyetine göre ayırmayan İmad Muğniye, ne ırkı ne rengi ne de soyundan dolayı kimseyi aşağılamadı.
İmad Muğniye, onlarca yıl boyunca bir sır, kapalı kutu ve tam bir gizlilik içerisinde faaliyetlerini sürdürdü. Bu doğru, ancak Hizbullah, Direniş, dini, ülkesi ve diğer münasebetler vasıtasıyla onu tanıyanlar, İmad'ın gerçek adını ya da mücadeleci stratejisini bizlere aktardı mı? Peki, onu tanıyanlardan bir kişi bile, İmad Muğniye'nin kendisine muhalefet eden, tekfir eden, düşmanını iyileştiren, boğaz kesmekte ustalaşan, canlı canlı insan yakan, bir çocuğu idam eden, bir kızı taşlayan veya ölümcül sadist eylemlerde bulunan bir sivili öldürdüğünü iddia etti mi? Ne var ki, günümüzde bazı Arapların bu aptallıklarına tanık oluyoruz.
Bizler bu sözlerimizle sadece, din ve devrim adına can alan, Kur'an ve şeriat adına tekfir eden ve tarih ile hatıraları Allah'ın ziyareti haram kıldığı yalanlarıyla imha eden bu kanlı teröristlere işaret etmiyoruz. Ancak şunu söylemekte fayda var ki, Amerika'nın düşmanca politikalarına karşı çıkan İmad Muğniye, pozisyonundan ve derinliğinden dolayı bunlara muhalifti. Hatta 2001 yılının Eylül ayında Amerika'nın başkenti Washington'da yaşanan terör olayları da dâhil olmak üzere Amerika'nın başına gelen terör belası için sevinmedi ve bahsi geçen terör olayını kışkırtmadı. Bu örnek, tam bir akılcılık ve isabetli davranış modelidir.
İmad Muğniye, seçenekleri ve yolları aykırı olsa da Filistinlileri kucakladı ve sembollerine karşı her zaman muhabbet duydu. Onların direnişine daima yardım eli uzattı ve hiçbir baskı yüzünden onları yalnız bırakmadı. Kudüs ve Filistin bayrağını yükselten İran Halk Devrimi'ne ve İslam Cumhuriyeti'nin zaferine daima inanan İmad, saldırı, abluka ve tecrit döneminde, zor olan ve gerçekleşmesi neredeyse imkânsız olan yolundan başka hiçbir dönüş yoluna sapmadı. İmad Muğniye ülkesine, halkına, ümmete ve insanlığa sunduğu yüce bir Direniş lideri örneği olarak, Lübnan'da Direnişi şereflendirdi. Bu örnek, kokuşmuş Arap baharı döneminde, bazı sarsılan kesimlere ve cehalet ve kibirle hala büyüklenmeye devam eden bazı müstekbirlere gösterdiğimiz bir semboldür.
Şehadet yıldönümünde, İmad Muğniye'nin birtakım ses kayıtlarını, görüntülerini, sözlerini ve bıraktığı izleri sizlere sunacağız. İmad Muğniye, Allah-u Teâlâ'nın huzurunda şehit olana kadar daima, açılan ve kapanmayan bir ateş hattı üzerindeydi. Uğradığı suikast hala derin bir sır olmayı sürdürüyor. Bu sır, bugün Washington'un kapısında tekrar gün yüzüne çıktı. Bu kez, ateş hattında bizim dosyamız bulunuyor.
Ancak bu giriş, dolu dolu şehidi anlatsa bile, arkasında bıraktıklarından söz etmediğimiz sürece aksak kalacaktır. İmad'ın şehadet yıldönümünde, Cihad'dan da söz etmemiz gerekiyor. Babası Hacı Fayez Ebu İmad ve annesi Hacı Ümmü İmad, oğulları İmad'ı kaybettikleri için izzet ve sabırla gözyaşı döküyorlar. İmad, iki kardeşi Cihad ve Fuad'dan sonra ailenin üçüncü şehidi oldu. Torun olan İmad için ise, annesi Hacı Sada gözyaşı dökmeye devam ediyor. Başları dik olan kardeşleri Fatıma ve Mustafa'da İmad için, Allah'a boyun eğerek ve katillerini lanetleyerek gözyaşı döküyorlar. Onlar imanla, kararlılıkla ve üreterek Direniş'e feda olmayı sürdürüyorlar. İmad şehit oldu, ama ölmedi.
Bu kısımda, İmad Muğniye'nin insanlığını, mücadelesini ve savaşını mümkün olduğunca anlatacak, hakkındaki bazı haberleri duyduğumuz ve anladığımız kadarıyla sizlere aktaracağız. Bunun yanı sıra, İsrail'in İmad Muğniye ve uğradığı suikast hakkındaki görüşlerini de ele alacak ve Amerika ile İsrail'in İmad suikasti hakkındaki yeni düşüncelerine de yer verecek, ayrıca suikast hakkındaki soruşturmadan bir kısım bilgi paylaşacağız.
Seyyid Hasan Nasrallah'ın geçmiş konuşmalarından bir kesit:
Onlar, yeryüzünde tanınmayan, ancak gökyüzünde tanınan Allah'ın askerleridir. Kendilerini müdafaa etmezler, çünkü ümmeti, vatanı ve hak davasını müdafaa etmektedirler. Övgü beklemezler, çünkü onlar meçhuldür. Zalim ve yalancı suçlamalarına cevap vermezler, çünkü onlar gizlidir. Kendilerini savunmazlar, çünkü onlar kendilerini fedakârlık ve cihad savaşının dışında bir varlık olarak görmezler.
Şehit İmad Muğniye'nin ses kaydından bir kesit:
Bizim için asıl olan, sayımızın az olmaması değil, yeterli olmasıdır. Çünkü nicelik değil nitelik önemlidir.
Seyyid Hasan Nasrallah'ın geçmiş konuşmalarından bir kesit:
Bugün şehit Hac İmad Muğniye'nin bu ümmet üzerine hakkı onu kendisi için değil ümmet için tanımamız, ümmet için sınıflandırmamız ve ruhunu, dersini ve cihadını ümmet için ilham kaynağı haline getirmemizdir.
Eğer Seyyid Abbas'ın kanı Şeba çiftlikleri istisna olmak üzere, işgal altındaki sınır şeridinden düşmanı çıkardıysa, İmad Muğniye'nin kanı da Allah'ın izniyle onları mevcudiyetten çıkaracaktır.
Şehit İmad Muğniye, Allah-u Teâlâ'nın huzurunda şehit olana kadar İsrailliler ile istihza ederdi. Özellikle de Seyyid Hasan Nasrallah'ın tıpkı Lübnan Direnişinin de ifade ettiği gibi, İmad Muğniye'nin bedelinin İsrail'in varlığını ortadan kaldırmak olduğunu söylediği zaman, İmad İsrail'i alay konusu haline getirirdi. Aslında, İmad'ın, üzerinde konuşulması faydalı olabilecek fotoğrafları elimizde bulunuyor. Ancak ben Lübnanlılara ya da İmad Muğniye'nin milletine, halkına, ailesine ve çevresine hitap etmiyor, genel olarak Arap kamuoyuna sesleniyorum. Hac İmad Muğniye'nin Yasin suresini okuduğu görüntüleri elimizde bulunuyor. Ancak sizlerden af dileyerek burada bir noktaya değinmek istiyorum. Şiilerin okuduğu Kur'an hakkında yanlış bir düşünce ortaya atılmıştır. Bu doğrultuda sadece Şiileri tekfir edenlerin görüşlerinden bahsetmiyorum. Bunu söylemem zaten malumu ilan olur. Ancak Şiilerin Kur'an-ı Kerîm'den başka bir Mushaf okuduğu yönünde garip rivayetler ortalıkta dolaşıyor. Bu, Kur'an'ın adına da Fatıma Mushaf'ı dendiği söyleniyor.
Bilindiği üzere, Şiiler aynı zamanda takiyye yapmakla suçlanıyor. Yani onların, zahirlerini ve batınlarını gizleyerek ve olduğundan farklı göründükleri öne sürülüyor. Bir kişi, Kur'an-ı Kerîm'in ayetlerini okurken, onunla Allah arasında kimse yoktur. Onu dinleyecek hiçbir kitle, İnsan ve Arap halkı yoktur. Bu adamın takiyye yaptığı farz ediliyor. Ancak gerçek takiyye olan budur. Çünkü bu Kur'an tüm Müslümanların okuduğu Kur'an'ın ta kendisidir. Ben esefle ve tüm açıklığıyla bu nokta hakkında konuşmak istiyorum. 2015 yılında fakihler, din adamları, âlimler, vatandaşlar ve hatta entelektüeller arasından birçok kimsenin, kendilerini bazı İslami hareketlerin evladı olarak adlandırdıklarını işittik. Bu kişiler o günden bu yana hala, Şiilerin elinde Müslümanların okuduğu Kur'an'dan farklı bir Kur'an olduğuna dair bir takım söylentileri söylüyor ve yaymaya devam ediyorlar. Bu, önünde durulması gereken çok büyük bir iftiradır. Tartışmak isteyen kimse, boş lakırdılarla değil, şerefi ve izzetini kaybetmeden tartışmalıdır.
Son günlerde ortaya atılan bir takım fotoğraflar, belki de bir fotoğraf, merhum İmad Muğniye ve Lübnanlı eski bakan Süleyman Faranjiye'nin yan yana görüntülerini içeriyor. Bu söylentiler gizli değildir. Süleyman Faranjiye, bir kez konuşmasında İmad Muğniye'yi tanıdığını kendisi söylemişti. Bilindiği üzere, Faranjiye 2005 yılında İçişleri Bakanlığı yaparken, Hacı Vefik Safa onu ziyaret ederek, Direniş cephesini ziyaret etmek esası üzerinde konuştular. Bu konuşmanın üzerine Faranjiye, Direniş cephesini ziyarete gitti ve bir adam tarafından karşılandı. Bakan Süleyman Faranjiye, Güney cephesinde onu karşılayan adamın İmad Muğniye olduğunu bilmiyordu. Onu farklı bir isimle tanıdı ve onunla biraz sohbet ettiler. İmad Muğniye'ye düzenlenen suikast eyleminden bize geriye kalan fotoğrafla ilgili olan biten budur.
Bakan Süleyman Faranjiye'nin sözlerine göre, Merhum İmad Muğniye, kendisini birden fazla defa ziyarette bulunmuş, ancak bakan bir kez bile onu ne İmad Muğniye olarak ne de meşhur ismi Hac Rıdvan olarak tanımamış. Çünkü İmad, kendini bakana Cihad ismi ile tanıtmış.
Süleyman Faranji, bu adamın son derece dikkatli olduğunu ve sadece savaş, savaş sanatı, askeri ve stratejik planlar konusunda değil ve her konuda ayrıntılara çok iyi hâkim olduğunu söylüyor. Hatta Süleyman Faranjiye, bu konuda ona hayran kaldığını belirtiyor. Biz bu büyük milli adamın, fotoğrafçılığa ve fotoğraf sanatına düşkün olduğunu ve bu konuda çok yetenekli olduğunu biliyoruz. Süleyman Faranjiye de bu konu hakkında bir hatırasını paylaşıyor: “Ben, Direniş ve Hizbullah'ın böyle bir üst düzey lideri, nasıl olur da modern bir kameranın her ayrıntısını hassas bir şekilde bilir çok şaşırdım.” Süleyman Faranjiye, o dönemde Güney cephesini ziyarete giderken, en son çıkan model bir kamerayı da yanında götürmüştü. Yani o zamanın en yeni kamerasıydı. Bakan kamerayı İmad'a gösterdiğinde, onun kamerayı tanıdığını fark etti. İşte bundan dolayı konuşmamın başında İmad Muğniye'nin aynı zamanda medya konusunda da çok yetenekli olduğunu söyledim.
İmad Muğniye'nin çadır altında oturarak Lübnan ekmeği yediği görüntülerine tanık olduk. Videoda İmad, Arap usulü pişen ekmeği tereyağıyla birlikte yiyor. Bu, İmad Muğniye ve diğer Direnişçi gençlerin savaş zamanı yediği öğünlerden biridir. Doğal bir durumdur. Bu görüntü, Aramte operasyonundan sonra çekilmiştir.
Hac İmad Muğniye ve Seyyid Hasan Nasrallah'ın bazı fotoğraflarını görüyoruz. 2006 yılından önceye ait (yani Temmuz savaşı öncesi) bir gündüz vakti Hac İmad ve Seyyid Nasrallah'ı birlikte görüntüleyen fotoğraflar mevcuttur. Fotoğraflardan da anlaşıldığı üzere, ikisi arasındaki ilişki tam manasıyla olağanüstü bir ilişkidir. Seyyid Nasrallah ile şehit İmad Muğniye arasında olan ilişki hakkında konuşacak ilk ve en ehil kişi elbette Nasrallah'tır. Ancak şehit İmad'ın akrabalarından biri konu hakkında şunu anlatıyor. İmad, o zaman Seyyid Hasan Nasrallah hakkında konuşacak hiç kimse yokken, bir kez hafif yüksek sesle konuşuyordu: “O, benim liderim, ailem, öğretmenim ve beni eğiten kişidir.” Bu sözleri kullanan İmad ardından, Seyyid Nasrallah'ın tam manasıyla büyük bir rol model olduğunu söyledi. Bu iki adamın arasındaki ilişki hiç şüphesiz olağanüstü bir ilişkiydi.
Kuşkusuz İmad Muğniye, hakkında yazılması gereken çok haber, birçok roman ve hikâye olan bir liderdir. Bu hikayeler anlatmakla tükenmez ancak başlangıçta İsrail'in onu nasıl gördüğünü bilmek istediğimizi söyledik.
Temmuz savaşında, -bunu çok fazla kimse bilmez- İmad Muğniye, Seyyid Hasan Nasrallah gibi savaş müddeti boyunca neredeyse her gün oruç tutardı. Bir keresinde, İmad Muğniye başka bir mekânda olan oğlunun yanına gitmek istedi. Oğlunun yanında bazı gençler vardı. Oğlu, babasının oruçlu olduğunu biliyordu ve belki de bu onun için ziyafet hazırlamak için bir fırsattı. Elbette Temmuz savaşında bir ziyafet hazırlamak mümkün değildi ama biz büyük bir sofra kurmaktan bahsediyoruz. O günlerde en güzel ziyafet tavuk, şiş tavuk, bazen de ızgaraydı. Yani Lübnan'da, Beyrut'ta ve banliyölerde her sokakta olan sıradan bir restoranda yiyebileceğimiz normal yiyecekler. Ancak İmad'ın oğlu, babasına ikramda bulunmak istedi. Ne var ki, İmad Muğniye o günlerde bir et parçası olsa bile yemeyi reddetti. Biz şimdi savaş zamanındayız diyerek, “Ben de banliyölerdeki, Güneydeki veya ateş hattındaki her savaşçı gibi bir savaşçıyım. Onlar normalde ne yiyorsa ben de onları yiyeceğim” Sözlerini kullandı.
İsrail, İmad Muğniye'yi öldürdü. Ancak İsrail'in İmad Muğniye'yi hiçbir zaman küçük görmediği ve alay konusu haline getirmediği açıktır. İmad'ın yetenekleri ile dalga geçmiyor, onun hakkındaki hiçbir konuyu hafife almıyorlardı. Ona saygı duyuyor ve bir “dahi” olarak tanımlıyorlardı. İmad Muğniye'yi, Arap devriminin evlatları ve cihatçı gruplar gibi değil, kelimenin tam anlamıyla güçlü, yetenekli ve inatçı bir düşman ve hasım olarak görüyorlardı.
İmad Muğniye hakkında anlatılan anılar münasebetiyle Temmuz savaşından bahsetmek istedim. İmad Muğniye'nin gerçekten çok güçlü bir hafızası vardı. Biriyle konuşurken, her duyduğunu hafızasına kaydettiğinin görünmesini belki de istemiyordu. Muhtemelen hafızasına kodladığı bir takım işaretler vardı. Yani hafızasına bir şeyler kazımak istediğinde o kodları kullanıyordu. Bazen de sözcüğü parmağıyla havaya yazıyordu. Belki de onunla oturup kalkan arkadaşları bile bunu fark etmemiştir. Bu atıfta bulunmadan önce Temmuz savaşından bahsetmiştim. Bu savaş, ince ayrıntılarla yönetilen bir savaştı. Hatta Seyyid Hasan Nasrallah, 2006 yılında verdiği bir televizyon röportajı öncesi, mekanı, röportajın şeklini, çevresini ve yanında olacak kadroya kadar neredeyse her şeyi kendisi seçti.
İmad Muğniye de, her detaya çok fazla müdahale eder, ayrıntıları hassas bir şekilde incelerdi. Düşen binalarla ilgili olsa bile hiçbir ayrıntıyı göz ardı etmezdi. Hangi binaların düştüğüne, ya da bombanın nereye düştüğü bilgisine her zaman ulaşıyordu. Basit bir şekilde, sadece savaşın gidişatını ve yıkımı öğrenmek için yapmıyordu bunu. İsrail'in bombalama yöntemini okuyarak bir savunma planı hazırlamak istiyordu.
Temmuz savaşı hakkındaki bilgiler ortaya çıkmaya başladığı zaman, Hac İmad'ın birçok defa, büyük mücahide olan eşi Hacı Sada'nın yanına gittiği öğrenildi. Bu durum, elbette savaş şartlarına göre doğal olarak şaşırtıcı bir hadisedir. Hatta bazen, araba dışındaki ulaşım araçlarıyla dahi seyahat ediyordu. Az evvel Seyyid Hasan Nasrallah ile olan büyük ilişkisinden söz etmiştim. Direnişin güvenlik biriminde olduğunu düşündüğüm üyelerinden onu tanıyan biri şöyle anlatıyor: “Bir keresinde köylerden birindeki bir mescitte hep birlikte namaz kıldıktan sonra herkes camiden çıktı, ancak İmad orada kaldı. Yani tüm namaz kılanlar camiyi terk ettikten sonra İmad camide tek başına kaldı. Direniş gençlerinden birinin dikkatini çekti ve onun yanına gitti. İmad gence buyur efendim dediğinde, genç ona neden orada olduğunu sordu. İmad Muğniye de birini beklediğini söyledi. Direniş komutanı İmad Muğniye onun sorularına tek tek cevap verdi. Bu kişi, daha sonra camide konuştuğu yalnız adamın, Direnişin üst düzey komutanı olduğunu öğrendi. Ardından İmad Muğniye'den özür dilemeye giden genç, ondan şu cevabı aldı: “Sen, beni araştırma görevini yerine getirdin. Ben de bu araştırmaya cevap verme görevimi yerine getirdim. Yani bu duruma çok normal bir şekilde geldik.”
Aynı genç adam, bir keresinde Güney bölgelerinden birinde motosiklet kullanıyordu. Aniden bir ağacın altında tek başına oturan bir adam dikkatini çekti. Kıyafetlerine dikkatle baktığında şapkası tanıdık geldi. Motorlu genç, ağacın altında oturan adamın İman Muğniye olduğundan emin oldu. Daha sonra orada bir ağacın altında tek başına oturarak Direniş liderlerinden birini beklediğini öğrendi.
Şehit İmad Muğniye hakkında büyük hikâyeler ve daha sonra bahsedeceğimiz pek çok detay vardır. Ama daha da önemlisi, İsrail'in şehit İmad Muğniye'ye düzenlediği suikastin ayrıntıları ile devam edeceğiz.
Devam edecek...
Kaynak: El-Meyadin
Çeviri: Merve Soydaş
----------------------------------------------------------------------------------------------------