İkinci kısım
İNTİZAR - İmad Muğniye'yi öldüren, kesinlikle İsrail'dir. 2006 yılında İmad Muğniye ve Direniş tarafından yenilgiye uğratılan dönemin İsrail Başbakanı Ehud Olmert, kuşkusuz bu konuyu gurur meselesi haline getirdi. Öyle zannediyorum ki, haberi aldığında Olmert uçaktaydı. İmad Muğniye suikastına ilişkin asıl karar, İsrail yönetiminin en üst düzeyinde alındı. Ehud Olmert ve emniyet güçlerinin yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George Bush ve CIA, İsrail'in İmad Muğniye'yi öldürmek için karar verdiği suikast planından ve bu planı gerçekleştirebileceğinden haberdardı.
Tabi ki, CIA'in bu operasyonu İsrail ile ortak düzenlediği yönünde rivayetler de yer alıyor. Bu varsayımın doğru ya da yanlış olduğunu tartışacağız. Ancak burada önemli olan, İmad Muğniye'ye suikast kararının İsrail'de alınması ve İsrail'in bu planı gerçekleştirmiş olmasıdır.
İmad Muğniye suikastını resmi olarak şimdiye kadar kabul etmeyen İsrail resmi düzeyde, Muğniye'nin hayatının, nasıl ve kim tarafından gerçekleştirildiği belli olmayan meçhul bir cinayet ile sona erdiği görüşünü bildiriyor. Resmi açıklamaları bu şekildeyken, gelgelelim ki, İsrail'in bu suikast ile övünerek koltuklarının kabardığı herkes tarafından bilinen bir gerçek. Gasıp rejim, çeyrek asır sonunda Hac İmad Muğniye'yi öldürebildiği için kendiyle gurur duyuyor. İsrail televizyonları ise, sızdırılmış bilgilerle -veya İsrail istihbaratının isteğiyle- bu suikast hakkında haberler yapıyor. Yani, MOSSAD, İmad Muğniye operasyonunun İsrail tarafından düzenlendiğini, bu haberler yoluyla herkesin öğrenmesini istiyor.
İsrail medyasının bu konu hakkında hazırladığı bir raporda yazılanlar, üzerinde durulması gereken önemli vurgular içeriyor. İsrail, elbette yaptıklarından gurur duyuyor. Ona göre İyi çocuk, neler yapabildiğini kanıtladı. Ancak raporda İsrail için pek de iç açıcı haberler yer almıyor: “Kötü haber, yeni gelen İmad Muğniye'nin meydanlarda dolaşıyor olmasıdır. Sadece biz henüz onunla tanışma şansını yakalayamadık.” İşte meselenin özü budur. Diğer bir deyişle, İsrailliler İmad Muğniye'yi kendileri öldürdüklerini çok iyi bilseler de, İmad Muğniye'nin bir simge haline geldiğini daha iyi biliyorlar. İmad Muğniye'nin metodu, yetenekleri, mahareti ve çizgisi, hem bir kişi olarak hem de tüm Direniş grubu olarak hala varlığını sürdürüyor. Bu, tabii ki çok önemlidir. Çünkü İsraillilerin kendisi de bu gerçeği kabul ediyor. Bundan dolayı, İmad Muğniye şehit oldu ama ölmedi diyoruz. Bu gerçekten önemli bir noktadır.
Bir diğer mesele de, İmad Muğniye'nin Şam'ın merkezinde öldürülmüş olmasıdır. Kuşkusuz burada suikast için büyük bir fırsat ellerine geçmişti. Bu konu hakkında daha sonra konuşacağız. Ancak bu noktada hepimiz, İsrail'in çeyrek asır sonra İmad Muğniye'yi niçin evinde, yatağında, Güney Beyrut banliyölerinde, Beyrut'ta, Lübnan'da, Güney'de, Beka'da ve İmad Muğniye'nin ziyaret ettiği Lübnan'ın diğer tüm bölgelerinde öldürmediği hepimizin merak ettiği bir sorudur. İsrail, Muğniye'yi niçin Lübnan'da değil de Şam'da öldürdü? Ben burada İsrail'in kapasitesini hafife almıyorum. Sonuçta bu suikastı İsrail'in gerçekleştirdiği, hepimizin malumu olan bir gerçektir.
Ancak bir diğer gerçek te şudur ki, İmad Muğniye, İsrail'in bütün gücüyle, yetenekleriyle ve istihbaratına meydan okuyarak vuruşabilmeyi başarmış bir adamdır. Lahad ordusuyla, ajanlarıyla ve unsurlarıyla İsrail'in Lübnan'da var olduğunu unutmayalım. Hatta İsrail, 2000 yılından sonra çok sayıda ajanın Lübnan sokaklarında dolaşmasıyla böbürlenir. Ancak bununla birlikte, İsrail Lübnan'da Direnişe sızmak ve İmad Muğniye'ye suikast düzenlemek konusunda hiçbir başarı kaydedemedi. Belki de İmad Muğniye Lübnan'da daha müsaitti. Bu, Hizbullah ve Direniş topluluğu için unutulmaması gereken bir güç noktasıdır. MOSSAD'ın İmad Muğniye'yi öldürdüğünü sadece hatırlamak yetmez. MOSSAD, CIA ve öyle ya da böyle onlarla birlikte İmad Muğniye suikastına ortak olan Arap istihbaratlarının, Lübnan dâhilinde onu yakalamayı ya da öldürmeyi başaramadığı da hiç unutulmaması gereken bir gerçektir. Bu, olumlu bir noktadır.
İsrail medyasının ardından, ABD medyasının suikast hakkındaki yayınları dikkatimizi çekiyor. Washington Post gazetesinin konu hakkındaki bir makalesi ise bizleri şaşkına uğratıyor.
Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı ve MOSSAD, İmad Muğniye'yi birlikte öldürdü. Washington Post gazetesinin geçtiğimiz 30 Ocak tarihinde yayınladığı gazetedeki bir haberde bu başlık kullanıldı. Yazının içeriği ise şöyle:
“12 Şubat 2008 tarihinde, Hizbullah'ın uluslararası operasyonlar komutanı, yakınlardaki bir restoranda akşam yemeğini yedikten sonra Şam'ın sakin caddelerinden birinde yürüyordu. ABD merkezi istihbarat teşkilatından bir grup ise ondan çok uzakta değildi. Muğniye'nin hareketleri takip ediliyordu. Arabasına yaklaştığı vakit, arabanın arka tarafında bulunan yedek lastiğe yerleştirilen bir bomba patladı. Muğniye hemen oracıkta can verdi. Bölgedeki unsurları ile iletişim içinde olan MOSSAD, bombalı aracı uzaktan, Tel Aviv'den patlatmıştı. Muğniye'yi hedef alan bomba patladığında, şarapnel parçaları yaklaşık 6 metre uzağa kadar saçılırken, civarda herhangi bir hasar kaydedilmedi. Yetkililer, restorandan çıktıktan sonra Muğniye'nin kimliğini tespit etmek için yüz tarama tekniği kullanıldığını ortaya koydu. Bombanın imalatı için yardımcı olan Amerika, patlamanın çapından emin olmak için, Karolina eyaletinde bulunan CIA merkezinde defalarca patlamanın denemesini yaptı.”
Bu başlığın altını doldurma fırsatı yakalayan ABD medyası, Amerikan istihbarat teşkilatının, Muğniye'nin Şam'da olduğunu ne zaman öğrendiğinin belli olmadığını yazdı. Ancak habere göre, operasyon düzenlenmeden en az bir buçuk yıl önce İmad Muğniye'nin bulunduğu mekân biliniyordu. Gazetenin haberi şöyle devam ediyor:
“CIA yetkilileri, İmad'ın kaldığı binanın yakınlarında bir yer temin edebilmek için gizli çalışmalar yürütüyordu.”
Gazete haberin devamında şu ifadelere yer verdi:
“Operasyonun hazırlık sürecinde CIA ve MOSSAD'ın eline, Muğniye'nin yanında yürüyen İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani'ye de suikast gerçekleştirme fırsatı geçti. Bir yetkili, ikisinin aynı mekânda bulunduğu bilgisini paylaştı. Geriye sadece düğmeye basmak kalmıştı. Ancak operasyonu yürütenlerin Süleymani'yi öldürmek için yasal yetkileri yoktu. Bunu yapmak için Başkan tarafından verilen bir talimat bulunmuyordu.”
Suikast operasyonu hakkında bazı açıklamalarla makaleyi tamamlayan gazeteye göre, suikast hakkında açıklama yapan İsrailli bir üst düzey istihbarat yetkilisi, “Yapmamız gerekeni yaptık” ifadelerini kullandı.
Amerikan Newsweek gazetesi de 31 Ocak tarihinde “CIA Hizbullah teröristi İmad Muğniye'yi nasıl öldürdü?” başlıklı uzun bir makale yayınladı. Makalede, suikast için kullanılan bombanın Amerikan merkezi istihbarat teşkilatından Ürdün'e taşındığı, Ürdün sınırı üzerinden de Suriye'nin başkenti Şam'a aktarıldığı bilgisi yer aldı. Makaleye göre olay 2007 yılının son günü, yani suikast operasyonundan bir buçuk ay önce gerçekleşmişti.
Temmuz 2006 savaşından sonra, İmad Muğniye'nin önünde iki esas görev bulunuyordu. Birinci görev, askeri yeteneklerin geliştirilmesi ile Direnişin askeri ve güvenlik yapısının geliştirilmesiydi. Diğer görev ise, Lübnan Direnişinin sahip olduğu deneyim ve uzmanlıkların, Filistin Direnişine aktarılmasıydı. Başka bir deyişle, İmad Muğniye kendine veya Lübnan'daki askeri liderliğe biri kalkınma, diğeri deneyimi aktarmak üzerine iki temel görev bıraktı. Hizbullah'ın temel yapısını geliştirmek ve modernleştirilmesini hedefleyen ilk görev, elde edebildiği kadar gelişmiş teknolojiyi sağlamayı amaçlıyordu. İkinci görev ise, bu deneyim ve uzmanlıkların Filistin Direnişine aktarılmasını hedefliyordu. Burada Hac İmad Muğniye'nin bizzat kendisi bu iki noktayı denetledi. Ancak ağırlıklı olarak ikinci nokta üzerinde durdu. Yani, Filistin Direnişine yeteneklerin aktarılması konusuyla bizzat ilgilendi.
İmad Muğniye, Direnişin savunma dairesinden çıkması gerektiğini daima vurguluyor, aynı zamanda Direnişin, ilkel ve bomba, tabanca, Kalaşnikof vb. gibi alışılagelen silahların çemberinden çıkılması gerektiğini söylüyordu. İmad Muğniye, başta HAMAS ve İslami Cihad Hareketi olmak üzere, Filistin Direnişindeki İzzeddin Kassam Tugayları ve Kudüs Tugaylarına, bu hedefleri uzun süre anlattı. İki yıldan fazla süre boyunca Lübnan Direnişinin deneyimlerinin Filistin Direnişine aktarılması üzerine bu gruplarla çok sayıda toplantı düzenledi. Bu toplantıların büyük kısmı ise Şam'da gerçekleştirildi.
Buna göre, İmad, Filistin Direnişini Savunma Direnişi aşamasından caydırıcı sistemler geliştirme aşamasına çıkarmak istiyordu. İsrail'in Gazze'yi yeniden işgal etmesini engelleyen ciddi bir savunma sistemini hayata geçirmeyi hedefliyordu. Çünkü o bu işgalin, geri dönmemek üzere bitmesi gerektiğini düşünüyordu. Bu sebeple, Şam İmad Muğniye'nin istasyonuydu. Bu konuda Şam ilk durağı olmasa da, çoğu toplantı için buraya gidiyordu. Ancak çoğu zaman bu durum sadece Filistin liderleri ile sınırlı değildi. Ben daima biraz şeffaf olmaktan hoşlanırım. Burada aynı zamanda üçüncü önemli bir görev daha vardı. İmad, Lübnan Direnişinin deneyimini sadece Filistin Direnişine değil, aynı zamanda Suriye Direnişine de aktarmak istiyordu. Diğer bir deyişle, Suriye ordusu ile Direniş arasında askeri savaş yöntemi, askeri planlar ve askeri yetenekler konusunda koordinasyon mevcuttur. İmad Muğniye, Hizbullah liderlerinin yanı sıra, Suriyeli liderlerle de görüşmelerini sürdürüyordu. Bu İmad Muğniye'nin sık sık Şam'a gidip gelmesinin sebeplerinden biridir.
MOSSAD, Suriye'de Suriyeliler, Filistinliler ve diğer Araplar arasından yerli ajanlar görevlendirdi. Bular MOSSAD ve CIA için ajanlık yapıyordu. Ancak bu yerli ajanlar, operasyonun yürütülmesi için değil, aracılık yapmaları için görevlendirilmişti. Yani, takip ve gözlemden oluşan ilk aşamayı gerçekleştirmeleri emredilmişti. Elbette İmad Muğniye'nin hangi bölgede kaldığı ajanlar tarafından biliniyordu. Şam'ın merkezinde yer alan Kafr Sousa bölgesindeydi ve bu bölge çok iyi biliniyordu. Bugün İsrail medyası bu bölgeden “komutanların evi” diye bahsediyor. Ancak gerçek tam olarak böyle değildir. Burası, Şam'ın merkezinde çok iyi tanınan bir bölgedir. Güvenlik görevlileri ve birtakım komutanlar burada olabilir. Ancak esasen burası sivil bir bölgedir. Bu sayede yerli ajanlar özellikle suikast alanı olmak üzere bölgede ayrıntılı ve dakik fotoğraflar çekebiliyorlardı.
Ancak açıkça söylemek gerekirse, İsrailliler, diğerleri ve hatta gazeteciler bile olay hakkında suikast dörtlüsü şeklinde konuşuyorlar. Ancak orası, özel bir güvenlik bölgesi değildi. Çünkü güvenlik alanında temel boşluklar bulunan bölge, kapalı ve güvenli bir alan değildi. Bu alanın girişleri ve çıkışları kamuya açıktı ve herkes tarafından biliniyordu. Burada ne Suriye güvenlik organları, ne de Hizbullah tarafından yerleştirilmiş özel güvenlik korumaları vardı. Ne meydanda, ne otoparkta, ne binalarda ne de bu alanın herhangi bir noktasında bölgeyi takip eden özel kameralar vardı. Özellikle de İmad Muğniye'nin kaldığı bina ve elbette dairesinin bulunduğu ikinci katta da hiçbir güvenlik kamerası yer almıyordu. İmad Muğniye'nin sık sık kaldığı ve birtakım toplantılar düzenlediği katta hiçbir güvenlik kamerası yoktu. Nitekim mekâna olağan bir şekilde yabancıların girip çıkmasından istifade eden MOSSAD ve işbirlikçileri, İmad'ı hassas bir şekilde gözlemlemek ve her anının fotoğraflarını çekmek için bu mekândaki boşlukları kullandı.
Şimdi, İmad Muğniye'nin suikast operasyonu için olanak sağlayan unsurları konuşmadan önce, Washington Post ve Newsweek gazetelerinin hazırladığı raporlara dönelim. Öncelikle, Washington Post gazetesinde yayınlanan makale, 30 Ocakta yani suikasttan 3 hafta kadar önce yayınlandı. Newsweek gazetesi de olayın hemen ertesi günü suikastın tüm ayrıntılarını verdi. İlk olarak zamanlama açısından, niçin iki hafta önce İmad Muğniye suikastından söz edildiği hakkında pek çok soru soruldu, üzerinde konuşuldu, analizler yapıldı. Belki bunu, Cihad Muğniye'ye düzenlenen suikast operasyonu ve Kunaytra'da şehit düşen Direniş askerler ile bağlayanlar olabilir. Belki bazıları bu operasyon ile ilgili olanları örtme süreci olduğunu söyleyebilir. Gerçek şu ki, bu makaleyi yazanlar 9 ay boyunca bu makaleyi derlediklerini ifade ediyor. Diğer yandan makalenin Hac İmad Muğniye'nin ölümünün yedinci yıldönümünde yayınlanması da normal olabilir.
Ancak bu makalede ve Newsweek'te, zikredeceğimiz birkaç hata vardır. İlk olarak, makalenin yazarı İmad Muğniye'yi Hizbullah'ın uluslararası operasyonlar lideri olarak tanımlamış. Ancak bu tanım, hiçbir şekilde gerçeği yansıtmıyor. İmad Muğniye, uluslararası operasyonlar lideri değil, Hizbullah'ın Askeri Birim Başkanıdır. Öyleyse niçin bu tanımı kullanıyorlar? Çünkü onlar, temel bir şekilde İmad Muğniye'nin Direnişin askeri lideri olmadığı fikrini yaygınlaştırmak istiyorlar. Bu düşünceye göre İmad Muğniye teröristtir, çünkü terörizm silahlı operasyonlar ve şiddet eylemleri düzenler. Onların algısına göre, İmad Muğniye de, Direniş ve işgalci güçler arasında süregelen silahlı mücadelenin sınırları dışında operasyonlar düzenliyordu. O halde, İmad Muğniye'yi uluslararası operasyonların lideri olarak tanımlamak, bu makalede başlı başına bir açıktır. Bu açık, başlangıçtan itibaren bu makaleyi yazan kişinin kimliği ve hedefleri hakkında şüphelenmemizi sağlıyor. Biz de buradan, yıllarca İmad Muğniye için Direniş lideri ve Hizbullah'ın Askeri Birim Başkanıdır denmesine rağmen, yıllar sonra birilerinin çıkıp onun uluslararası operasyonlar lideri olduğuna işaret etmesindeki ısrarın, büyük bir şüphe uyandırdığını söylemek istiyoruz.
Amerikan gazetesinin haberinde yer alan İkinci açık, İmad Muğniye'nin sakin bir sokakta yürüdüğü iddiasıdır. Yani habere göre, Hizbullah'ın uluslararası operasyonlar lideri Şam'da sessiz bir sokakta yürüyordu. Ancak burası gerçekte sakin ve sessiz bir cadde değil, normal şartlar altında hareketli bir caddedir. Amerikan medyası haberin devamında İmad'ın, yakınlardaki bir restoranda yemek yediğini söylüyor ki bu da üçüncü hatadır. İmad Muğniye yakınlardaki bir restoranda akşam yemeği yememişti, zira o akşam konakladığı evdeydi. Asla restorana gitmedi. Hatta İsrail medyasının işaret ettiğine göre de, İmad kaldığı binanın içerisindeydi. Binayı terk ettiğinde, arabası havaya uçuruldu. İşte bu, gerçeğe uygundur. İmad'ın arabası bu şekilde patlatıldı. Öyleyse İmad Muğniye, yakınlardaki veya uzaktaki bir restorana gitmiş olamaz. Bu da, 9 ay boyunca araştırılarak derlenen makaledeki açıklardan bir diğeridir. Makaleyi okuyanlar, konunun özünün İmad Muğniye olduğunu zanneder. Ancak derinlemesine incelendiğinde, makalenin İmad Muğniye'den bahsetmediği ve başka bir şahsa mesaj gönderdiği açıktır. Bu konuya da daha sonra yer vereceğiz.
MOSSAD ajanlarının Tel Aviv'den uzakta bombalı araç operasyonu düzenlediği söyleniyor. Araştırmalar ise, patlamanın Tel Aviv'den gerçekleştirildiğini göstermiyor. Burada bu yalanlarla, Siyonistlerin bölgede olmadan, sadece gözlemcilerini göndererek öldürdüğü ve operasyon yürüttüğünün söylenmesi amaçlanıyor. Bir diğer nokta da şudur, eğer istihbarat organı ve ajanlar bu yolla ülkeye giriyorsa, bu Şam'da tüm bunlara izin veren önemli ve büyük bir güvenlik altyapısı olduğu anlamına geliyor. İşte Siyonistler aynı zamanda eğer bomba uzaktan patlatıldıysa bu, operasyonu asıl yürütenlerin, gözlemciler ile uydu üzerinden çevrimiçi bağlantı kurabildiğinin düşünülmesini istiyor. Yani İmad Muğniye'yi takip eden kişiler ve operasyon odasının, ya uydu üzerinden ya da telefon üzerinden doğrudan temas halinde olduğu algısı uyandırmaya çalışıyorlar. Ancak incelemeler bunu da yalanlıyor, zira operasyonu yürütenler bizzat bölgedeydi ve dışarı ile tüm iletişim yolları kapalıydı.
Dördüncü hataya gelince, makale Amerika'nın bombayı üretmek konusunda yardımcı olduğunu söylüyor. Bu bilgi doğru olabilir ve asla garipsenmeyecek sağlam bir bilgi de olabilir. Amacım burada Amerika ve CIA'i temize çıkarmak değil elbette. Nitekim ben bir soruşturmacı değilim ve elimde soruşturma dosyam da yok. Ancak burada, CIA'in bu operasyonda MOSSAD'a katıldığı bilgisinin mutlak bir şekilde doğru olmadığı sonucuna varıyorum. Çünkü şu an CIA'in operasyonu denetlediği, yürüttüğü ve operasyonu gerçekleştirenlerin ABD elçiliğine sığınmasına izin verdiği söyleniyor. Bu iş doğal olarak doğru olabilir. Ancak, ABD'nin bu kapasitesi ve yeteneği ve profesyonelliğiyle bombanın Amerika'da üretilmesi, anlaşılabilir ve normal bir durumdur.
Makalede dikkat çekilen ve üzerinde durmamız gereken diğer bir nokta ise, makaleleri yazan meslektaşlarımızın kötü niyetlerini ortaya koyuyor. Washington Post gazetesindeki makalede şu ifadeler kullanılıyor: “Amerikalı yetkililer, Muğniye'yi tutuklamak için seneler boyunca olası tüm yolların ve senaryoların üzerinde çalıştılar.” Bu normaldir, hatta Amerika, İmad Muğniye'yi inatçı ve güçlü olan bir numaralı düşmanı olarak görüyordu. Makale şöyle devam ediyor: “Senaryolar, 11 Eylül saldırıları sonrasındaki yılları daha önemli hale getiriyor.” Bakın bu nasıl bir hilekârlıktır. İlk önce, İmad Muğniye'nin uluslararası operasyonlar lideri olduğu, yani gasıp işgalci güçlere karşı ülkesini ve topraklarını savunan bir Direniş lideri değil de, yurt dışında şiddet eylemleri gerçekleştiren bir terörist olduğu söyleniyor. Bu noktada ise, yaftaladıkları etiketi, Amerika'nın İmad Muğniye'yi kovuşturmasını arttırmasına bağlamak istiyorlar. Peki, ne zamana? 11 Eylül saldırıları sonrasına bağlanıyor. Amerika'da düzenlenen bu terör operasyonu, sadece açtığı yaralarla kalmadı, aynı zamanda Amerika'yı histerik duygularla baş başa bıraktı. Kendi çapında habis niyetlerle ortaya atılan bu bağlantı, birer analist olarak bizleri, makalenin gerçek hedefine götürüyor. Buna göre makale, İmad Muğniye suikastını kimin düzenlediğini ortaya çıkarmayı değil, bizi başka bir sonuca ulaştırmayı hedefliyor. Bildiğiniz üzere başlangıçta İmad Muğniye'nin 11 Eylül olaylarına muhalif olduğunu söylemiştim. Bu gerçek ve doğrudur. İmad, bu operasyonların insanlıktan, Direnişten ve asaletten yoksun olduğun inanıyor. Çünkü bunlar, New York'un merkezinde öldürülmeyi hak etmeyen 3 binden fazla sivili öldürdüler. İmad Muğniye, bu görüşünü Direnişten veya dışarıdan çok sayıda kişiyle açık bir şekilde defalarca paylaşmıştır. Bu da makalenin açığı olan bir diğer noktadır.
Bu makale aynı zamanda İmad Muğniye'nin Şam'da ikamet ettiğini söylüyor. Ancak gerçekte İmad Muğniye Şam'da değil, Beyrut'un Güney banliyösünde kalıyor, Şam'a ise gidip dönüyordu. Washington Post gazetesi, ajansın elinde – yani CIA'in elinde – Şam'da İsrail'in kullanabildiği gizli bir altyapı olduğunu söylüyor. Doğrudur, CIA sadece Şam'da değil, istisnasız tüm Arap başkentlerinde büyük bir yapıya sahiptir. Ancak burada mesajın özü nedir? Tabi ki Washington Post'tan sonra konuyu ele alan Newsweek, şunu ekledi:
“George W. Bush, İmad Muğniye suikastı kararını alanlar arasındaydı. Suikastta kullanılan bomba, ABD istihbarat merkezi CIA'den Ürdün'e ve oradan da yılbaşında sınır üzerinden Suriye'ye taşındı.”
Bu durum doğru olabilir. Her durumda bunun ortaya çıkması onlar için güzel bir durumdur. Yılbaşında Ürdünlüler ve Suriyeliler birbirini ziyaret ediyor olabilir. Bu olağandışı bir durum değildir. Önemli olan, bir Arap başkentinden bombanın ve ajanların Suriye'ye girişidir.
Ancak bana kalırsa, makalenin özü, İmad Muğniye'yi kimin öldürdüğünü tüm açıklığıyla ortaya çıkarmak ve Cihad Muğniye suikastının üzerini örtmek değildir. Zira bu makale, Hizbullah'ın cevabından önce yazılmıştır. Ben, Washington Post gazetesinin yazdıklarını harfi harfine aktarmak istiyorum. Çünkü bu, son derece önemli ve konunun özüdür:
“ABD Merkezi Haber Alma Teşkilatı ve MOSSAD'ın önünde, İran Devrim Muhafızları Kudüs Tugayları Lideri General Kasım Süleymani'ye suikast düzenleme fırsatı vardı. Çünkü o da Muğniye'nin yanındaydı. Ajanlardan biri, Süleymani ve Muğniye'nin aynı caddede ve aynı mekânda bulundukları bilgisini getirdi. Bunun için tek yapmak gereken şey düğmeye basmaktı. Ancak suikastın faillerinin elinde Süleymani'yi öldürmek için yasal bir yetki bulunmuyordu. Yani ellerinde bunu yapmak için Başkandan gelen bir direktif yoktu.”
Başkan kim? Amerika Başkanı... Şu an tüm makale, operasyonu Olmert ya da MOSSAD'ın yönetmediğini, George W. Bush ve CIA'ın, MOSSAD'ın işbirliğinde yönettiğini söylüyor. Bu doğru olabilir. Ancak biz bu nokta üzerinde konuşmuyoruz.
Sonuç olarak, İmad Muğniye gibi büyüklüğü, yetenekleri ve maharetiyle çeyrek asır boyunca kendisini gizleyebilen bir kişiye suikast düzenleyebilmek için, dünyanın en büyük istihbarat organlarının birleşmesi gerekiyordu. Böylece CIA, MOSSAD ve Arap istihbaratı, Hac İmad Muğniye'yi takip etme ve yerinin tespit edilmesine bulaştı.
Kaynak: El-Meyadin
Çeviri: Merve Soydaş
---------------------------------------------------------------------------------------------------